8. Hukuk Dairesi 2010/887 E. , 2010/2559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile ..., ......, ... ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.05.2008 gün ve 579/301 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, miras yolu ile intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetliğe dayanarak kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmaz bölümünün vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuş, TMK.nun 713/6.maddesi gereğince ... adına tescilini istemiştir.
Davalı Ankara ... ve ... vekilleri, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlar üzerinde sürdürülen imar-ihya faaliyetlerinin tamamlanmadığı, nizalı taşınmazların nitelik itibariyle kazanıma elverişli yerlerden olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, teknik bilirkişinin 9.7.2004 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 17446 m2, B harfi ile gösterilen 4394 m2 ve C harfi ile gösterilen 5822 m2 taşınmaz bölümlerinin davalı ... adına tesciline karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısına ve paftaya göre, dava konusu taşınmaz bölümleri 1953 yılında yapılan kadastro çalışmalarında ziraate gayri salih arazi niteliği ile tespit dışı bırakılmıştır. Uyuşmazlık konusu teknik bilirkişilerin rapor ve krokisinde B ve C harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin taşlık ve kayalık vasfında bulundukları ziraatçi uzman bilirkişinin 9.8.2004 tarihli raporunda açıklandığına göre, bu bölümlere ilişkin davanın reddine karar verilmiş olmasında her hangi bir isabetsizlik bulunmamıştır. Davacı vekilinin teknik bilirkişilerin 9.7.2004 tarihli rapor ve krokisinde B ve C harfi ile gösterilen bölümlere ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün buna ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Mahallinde yapılan keşifde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmaz bölümünün kadastro çalışmaları sırasında taşlık olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığını, davacının miras bırakanı-babası Halil Özkan’ın 1973 yılından itibaren taşları ayıklayarak 1985 yılında ölümüne kadar zilyet bulunduğunu, taşınmazın mirasçılar arasında yapılan taksimle davacıya bırakıldığını, arpa ve buğday ekilmek suretiyle tasarruf edildiğini bildirmiş, ziraatçi teknik bilirkişinin 9.7.2004 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile işaretlediği taşınmaz bölümünün 4.sınıf kuru tarım arazisi olduğunu açıklamıştır. Mahkemece, krokide A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün imar-ihya edilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması dosya kapsamındaki tespit ve belirlemelere uygun değil ise de uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümü hakkında yapılan araştırma ve inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihindeki niteliğine göre, imar-ihyaya muhtaç bulunan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikte bir yer ancak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde belirtilen koşullar altında para ve emek sarfedilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilerek ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren koşullarına uygun şekilde 20 yıldan fazla süre ile zilyetliğin sürdürülmüş olması halinde edinilebilir. Mahkemece, davaya konu taşınmazda imar-ihya çalışmalarının yapılıp yapılmadığı hususu yerel bilirkişi ve tanıklardan yeterince sorulmamıştır. Her ne kadar hava fotoğraflarının getirtilmesi hususunda ara kararları oluşturulmuş ise de, dosyaya yöntemine uygun şekilde hava fotoğrafları getirtilmemiş, uygulama keşif mahallinde uzman bilirkişiler vasıtasıyla yapılmamış, usule uygun yemini yaptırılmaksızın dosyanın tevdii suretiyle dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması doğru olmamıştır. Ayrıca, ziraatçı bilirkişinin raporu da taşınmazın niteliğinin belirlenmesi bakımından yeterli bulunmamaktadır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeye ait dava tarihinden geriye doğru en az 20 yıl ve daha önce çekilmiş hava fotoğrafları ve topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, ondan sonra yerel ve harita mühendisi, fotoğrafçı ve ziraat yüksek mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla HUMK.nun 280 ve 365. maddeleri gereğince dava konusu taşınmaz başında keşif yapılması, bilirkişiler ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi hükmü uyarınca davetiye ile çağrılarak aynı Kanunun 259.maddesi uyarınca taşınmaz başında dinlenilmeleri, dava konusu taşınmazın öncesi itibariyle niteliği, dava konusu taşınmazda imar-ihya çalışması yapılıp, yapılmadığı, yapılmışsa ne zaman başlanıldığı, hangi tarihte tamamlandığı ve zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü hususlarının kendilerinden sorulması; dava konusu taşınmaz bölümüne komşu 332 parselin ilk tesisinden itibaren tapu kayıtlarının getirtilerek davacının ne şekilde paylı mülkiyet şeklinde malik olduğunun belirlenmesi, satın alma yoluyla malik olmuş ise zilyetliğin bu tarihte başlayıp başlamadığı hususunun değerlendirilmesi, bundan ayrı A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün doğusunda yer alan dava dışı komşu taşınmazın Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/113 Esas, 2006/716 Karar sayılı hükmüyle mera vasfıyla sınırlandırıldığı ve Tarım İl Müdürlüğünün 28.5.2007 tarihli karşılık yazısıyla temyiz incelemesine konu nizalı taşınmaz bölümünün 4342 sayılı Yasa uyarınca yapılan çalışmalarda 12 no.lu mera parseli dahilinde tespit edildiği bildirildiğine ve keşifde dinlenilen bir kısım yerel bilirkişi ve tanıkların dava konusu taşınmazın öncesinde hayvan otlatılan yerlerden olduğunu bildirmeleri nedeniyle 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince yapılan mera çalışmalarına ait tüm belge ve krokilerin getirtilerek keşifde uygulanması, nizalı taşınmazın kadim ya da tahsisli meralardan olup olmadığı hususunda usule uygun araştırma yapılması,taşınmazın nitelik itibariyle kazanıma uygun yerlerden olduğu belirlendiği takdirde memleket haritası ve hava fotoğraflarına göre bu yerde en erken hangi tarihten itibaren ihya olgusunun tamamlanarak ve zilyetliğe başlanarak tarım arazisi olarak tasarruf edildiğinin belirlenmesi, harita mühendisinden bu hususta gerekçeli ve denetime elverişli nizalı taşınmaz bölümünün hava fotoğrafı üzerindeki konumunu gösterir rapor ve kroki, ziraatçı uzman bilirkişiden gerekçeli, taşınmazın niteliğini belirtir ve komşu taşınmazlarla mukayeseli şekilde ayrıntılı rapor alınması, tescil konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesine esas olmak üzere dava konusu taşınmaz bölümünü ve çevresini içine alan resimlerin HUMK.nun 366.maddesi hükmü uyarınca fotoğrafçı bilirkişi tarafından çekilip usulen onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, teknik bilirkişinin krokisi eklenerek dava konusu taşınmazın tapuya kayıtlı yerlerden olup olmadığının ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17/ son maddesi uyarınca imar planına alındığı tarihin ilgili kurumlarından sorulması, bundan ayrı uyuşmazlığın çözümünde davacının daha önce aynı taşınmaz hakkında Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/ 1175 Esas sayılı dosyası ile açtığı ve takipsiz bırakılan dava dosyasının da göz önünde tutulması, ondan sonra toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
Davacı vekilinin, dosya arasında mevcut teknik bilirkişinin A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL’nın temyiz edenden alınmasına 13.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.