(Kapatılan)16. Hukuk Dairesi 2017/1232 E. , 2021/2277 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Komisyonca Pülümür İlçesi Merkez Mahallesi çalışma alanında bulunan 116 ada 2 parsel sayılı 903,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, 3/6 payla Diyanet Vakfı, 1/6 payla ..., 1/6 payla ... ve 1/6 payla ... adlarına tespit edilmiştir. Davacı ... ve ... Şengül mirasçıları ... ve arkadaşları tapu kaydına dayanarak, tespitin iptali ve taşınmazın adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 116 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 3/6 payının Diyanet Vakfı, 1/6 payının ..., 1/6 payının ... ve 1/6 payının ... adlarına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmaza revizyon gören tapu kaydının taşınmaz içerisinde bulunan ve fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen değirmene ait olduğu, taşınmazın tamamını miktar itibariyle kapsamadığı, davacıların dayandığı tapu kaydının ise dava konusu taşınmaza ilişkin olduğunun ispat edilemediği, davacılar tarafından kullanılan taşınmazın komşu 116 ada 3 parsel sayılı taşınmaz olduğu ve dava konusu 116 ada 2 parsel ve dava dışı 116 ada 3 parsel sayılı taşınmazların sınırının değirmen harkı olduğu ve bu hark esas alınmak suretiyle kadastro tespitinin yapıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacının dayandığı 25.03.1972 tarih ve 20 sıra numaralı tapu kaydının ilk tesis kaydı “yarım dönüm” yüzölçümlü olmasına rağmen sınırları aynı olmakla beraber tedavül kaydının “2 dönüm” miktarında olması nedeniyle yüzölçümlerinde farklılık arzettikleri halde bu farklılık üzerinde durulmamış, tapu kaydının tesisi ile tedavüllerinin miktar değişikliğinin hangi nedenlerden ileri geldiği, mesaha tahsisi yapılıp yapılmadığı somut olarak ortaya konulmamış, ayrıca davacıların dayandığı tapu kaydı adlarına tespit gören dava dışı komşu 116 ada 3 parsel sayılı ve 1.078,22 metrekare yüzölçümlü taşınmaza revizyon görmüş olmasına rağmen taşınmazlara dıştan komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilerek yöntemince tapu kayıt uygulaması yapılmamış ve 15.12.2010 tarihli fen bilirkişi raporunda davacıların dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığı belirtildiği halde tapu hudutları kroki üzerinde denetime elverir şekilde gösterilmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; doğru sonucu varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının varsa haritası ile tüm oluşum belgeleri ve revizyon gördüğü dava dışı komşu 116 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile bu taşınmaza komşu taşınmazları da bir arada gösterecek birleşik harita ve dava konusu taşınmaza komşu olan taşınmazların tespit tutanaklarının onaylı suretleri ile dayanak kayıtları Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden getirtilmeli, bundan sonra dava dosyası, tapu işlerinden anlayan kadastro bilirkişisine tevdi edilerek, tapu sicilleri üzerinde de araştırma yaptırılmak suretiyle yöntemince ve denetime uygun olarak tapu kaydının tedavül durumu, miktar değişikliği ve bu değişikliğin hangi nedenden kaynaklandığı, mesaha tahsisi yapılıp yapılmadığıyla ilgili olarak ayrıntılı rapor alınmalı; tapu kaydındaki yüzölçüm değişikliğinin yasal bir dayanağı bulunmaması halinde kök kaydın miktarına itibar edilmesi gerektiği düşünülmeli; daha sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 20. maddesi hükmü uyarınca davacı tarafın dayandığı tapu kaydının dayanağı harita mevcut ise, yerel bilirkişi yardımı ve uzman teknik bilirkişi eliyle yöntemince yerine uygulanmalı, uygulama yapılırken haritası bulunan kayıtlarının kapsamlarının öncelikle haritasına göre belirleneceği gözetilmeli, haritası bulunmayan kayıtlardaki sınırların tespiti bakımından mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulmalı ve bu kapsamda kayıtlarda yazılı hudutlar mahalli bilirkişilere tek tek okunmak sureti ile zeminde gösterilmeleri istenilmeli, kayıtlarda yazılı olup yerel bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması hususundaki beyanları, komşu parsel tutanakları ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli; teknik bilirkişiden, tapu kaydının revizyon gördüğü parselin de dikkate alındığı, komşu parsellerin dayanağı kayıtların dava konusu taşınmaz yönünü ne okuduğunun belirlendiği ve kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle tapu kaydının sınır denetiminin yapılarak, kaydın kapsamının kesin olarak gösterildiği, keşfi izlemeye ve denetlemeye imkan veren, ayrıntılı ve gerekçeli rapor ve kroki alınmalı; tapu kaydının değişebilir sınırlı olduğunun belirlenmesi halinde, miktarı ile geçerli olacağı düşünülerek, taşınmazın tapu kaydının miktarı itibari ile; tapu kaydının sabit sınırlı olduğunun belirlenmesi halinde ise, sınırları itibariyle taşınmazı kapsayıp kapsamadığı kesin olarak belirlenmeli; ayrıca yerel bilirkişiler ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, ilk zilyedinin kim olduğu, kimden kime kaldığı, taşınmazın ne zamandan beri, kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususlarında somut olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.