8. Hukuk Dairesi 2018/7157 E. , 2020/7775 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Kal
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, dava konusu 43 parsel sayılı taşınmazın vekil edenlerine ait olduğunu, komşu 5 parsel sayılı taşınmazın ise ... adına kayıtlı olduğunu, 5 parsel üzerinde cami ve lojman bulunduğunu, cami lojmanının vekil edeninin taşınmazına tecavüzlü olduğunu açıklayarak, davalının elatmasının önlenmesine ve tecavüzlü yapının kal’ine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, vekil edenine ait taşınmazda cami bulunduğunu, lojmanın ise vekil edeni tarafından yapılmadığını, vekil edeninin rızası dışında İlçe Müftülüğü tarafından yapıldığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 5 parselde bulunan cami lojmanı binasının 43 nolu parsele 26,06 m²’ lik tecavüzünün bulunduğu, davalı ... tarafından yapılan caminin taşınmaza tecavüzünün bulunmadığı, lojmanın taşınmaza tecavüzlü olarak sonradan Karadeniz Ereğli İlçe Müftülüğü tarafından yapıldığının dosyaya sunulan resmi yazışma evraklarından anlaşıldığı, müdahalenin men’i talebinin ancak müdahaleyi gerçekleştiren kuruma yöneltilmesi gerektiği, müdahaleyi yapan İlçe Müftülüğünün bağlı olduğu İlçe Kaymakamlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Başbakanlık kurumunun farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu, bu nedenle İlçe Müftülüğünü davaya dahil ederek davaya devam edilemeyeceği gerekçesi ile davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve kal isteklerine ilişkindir.
Bilindiği üzere; elatmanın önlenmesi davası kural olarak fiilen müdahaleyi gerçekleştiren kişiye karşı açılır. Ancak, kayıt malikinin de elatma fiilinden sorumlu tutulması için taşınmazı bizzat kullanmasına gerek olmayıp, üçüncü kişilerin kullanımından da sorumluluğu bulunmaktadır. Kaldı ki, davacıların, kal talebi yönünden, yapının bulunduğu kayıt maliki ile yapıyı yapan kişi zorunlu dava arkadaşı olmakla her ikisinin davada yer alması gerektiğinden, Diyanet İşleri Başkanlığının da davada yer almasının sağlanması ve ondan sonra her iki davalı yönünden de elatmanın önlenmesi ve kal talebi incelenerek karar verilmesi gerekirken, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.