10. Hukuk Dairesi 2016/2204 E. , 2018/883 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 23.05.2008 tarihinde meydana gelen ateşli silah yaralanması nedeniyle yaralanan sigortalıya kurumca yapılan tedavi giderlerinden oluşan masrafların davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle ceza davasında davalı ... hakkında uygulandığı anlaşılan haksız tahrik indirimi nedeniyle kısmen kabule ilişkin karar verilmiş ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerşendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, her uyuşmazlıkta olduğu gibi öncelikle, dava dilekçesinde belirtilen iddialar ve talebin yasal dayanağının belirlenmesi gerekir. Davanın yasal dayanağının belirlenmesinden sonra yasal çerçevede gerekli irdeleme ve araştırma yapıldıktan sonra bir karar verilmelidir.
23.05.2008 tarihinde kasten yaralama olayının meydana geldiği anlaşılmakta ise de, yaralanan sigortalının sicil dosyası ve yapılan masrafların hangi kanun hükmüne istinaden yapıldığı belirlenmediği için, davacı kurum tarafından yapılan ödemelerin hangi kanun kapsamında rücusunun talep edildiğinin davacı kuruma HMK’nun 119’uncu maddesine uygun şekilde açıklattırılması, sonrasında ise yasal dayanağı belirleme ve uygulama görevi hâkime ait olduğundan, sigortalının sicil dosyası getirtilerek olay günündeki sigortalılık durumuna göre, 506 Sayılı Kanun’un 39’uncu maddesi kapsamında mı yoksa 1479 Sayılı Kanunun 63’üncü maddesi kapsamında mı talepte bulunulduğu belirlendikten sonra bir karar verilmelidir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi
vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Eldeki davada ise, Borçlar Kanununun 74. maddesi uyarınca hukuk hâkiminin, kesinleşmiş ceza kararına konu maddi olgularla bağlı olup, ceza yargılaması sürecinde belirlenen kusur oranlarıyla bağlı olmadığı gözetilerek, öncelikle ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesi beklenmeli ve kesinleşmesi halinde davalıya haksız tahrik indirimi yapılmış ise, bu indirim de dikkate alınarak kurum alacağının belirlenmesi gerekirken, ceza davasının kesinleşmesi beklenmeksizin yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Ayrıca, Mahkemece HMK’nun 297., ,323., 326. Maddeleri gereğince karar verilen tutar bakımından nispi karar harcına hükmedilmesi gerekirken harca ilişkin olarak herhangi bir karar tesis edilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatı ve davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.