23. Hukuk Dairesi 2015/1713 E. , 2015/8442 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasındaki müvekkilince sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin 06.03.2008 düzenleme ve 17.05.2008 başlangıç tarihli protokolün müvekkilince ... . Noterliği"nin 15.04.2009 tarihli ve 995 yevmiye nolu ihtarnamesi ile feshedildiğini, buna rağmen davalının .. .. İcra Müdürlüğü"nün 2011/3410 Esas sayılı dosyası ile sözleşmenin bitiminden itibaren 2 yıllık revir kullanım bedeli istediğini müvekkilinin itirazı üzerine davalı tarafça açılan davada, .. . İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2011/455 Esas sayılı dosyasında itirazın kaldırılması kararı verildiğini, fesih tarihine kadar edimlerin yerine getirildiğini, fesih nedeniyle sözleşmedeki bedelin istenemeyeceğini, fesih üzerine revir boşaltılmak istendiği sırada yapılan görüşme ile müvekkil şirketin bedel ödemeksizin hizmet vermeye devam etmesinin kararlaştırıldığını, bu sözlü anlaşmanın amacının davalının sunmak zorunda olduğu hizmeti müvekkilinin üstlenmesi olduğunu, müvekkilinin yaklaşık 2 yıl davalı otelin revirinde hizmet verdiğini, bu süre içerisinde davalının revir kullanım bedeli talep etmediğini ileri sürerek, icra dosyasında talep edilen alacak ile ilgili müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve % 40 kötüniyet taminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile aralarında 06.03.2008 tarihli protokolün bulunduğunu, yıllık 40.000,00 Euro + KDV"nin son iki dönemde ödenmediğini, bu nedenle müvekkilinin 94.400,00 Euro alacaklı olduğunu, fesih ihbarının sürenin bitimine bir ay kala bildirilmesi gerektiğini, 17.04.2009 tarihinde ihbar yapılması gerekirken 27.04.2009 tarihinde yapıldığını, fesih ihbarının usulüne uygun ve süresinde yapılmadığını, sözleşmenin aynı şartlarda uygulanmaya devam ettiğini, 24.05.2011 tarihine kadar sözleşme şartlarında revirin kullanıldığını, bedelsiz kullanımın kabul edildiği iddiasının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini ve % 40"dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatı istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, kısmen benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının fesih ihtarına rağmen, fesih iradesinin uygulamaya konulmadığı, davacının reviri kullanmaya devam ettiği, iki yıllık süre için davalının sözleşmeye göre revir kullanım bedeli istemekte hakkı olduğu, bilirkişi raporunda sözleşmenin 17.04.2009 tarihinde sona ermesine karşın davacının keşide ettiği fesih ihbarının davalıya 27.04.2009 tarihinde tebliğ edilmiş olması nedeniyle sözleşmenin 3. maddesine aykırı olduğu, sözleşmenin 17.04.2009 ila 17.04.2010 dönemi için aynı şartlarda devam edeceği, fesih ihbarının yeni dönem sonu olan 17.04.2010 döneminden bir ay önce tebliğ edilmiş olması nedeniyle sözleşmenin 17.04.2010 tarihi itibariyle sona erdiği, davacının sözleşme kapsamında 17.04.2009 ila 17.04.2010 dönemi için 40.000,00 Euro + KDV bedelinden sorumlu olduğunun belirtildiği, raporun miktar olarak sözleşmeye uygun olduğu, ancak fesih ihtarına rağmen kullanımın devamı konusunda anlaşma olduğu, davacının da kabul ettiği, bedelsiz kullanım iddiasının ise ispatlanmadığı, 17.04.2010 tarihinden sonrası için de sözleşmenin varlığını sürdürdüğü, geçerli bir fesih bulunmadığından raporun bu yönden yerinde görülmediği, icra dosyasında talep edilen miktarın sözleşme kapsamına uygun olduğu, bu nedenle menfi tespit davasının yerinde olmadığı, davanın reddi gerektiğinden davacı yararına tazminat koşullarının gerçekleşmediği, davalı yönünden ise itiraz sonucu takibin durduğu, açılan itirazın kaldırılması davasının da reddedildiği, bu durumda açılan bu davada icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmesi için verilen tedbir kararı nedeniyle davalı yararına İİK"nın 72. maddesi gereğince tazminata hükmedilme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın ve tarafların tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava, 01.07.2012 tarihinden önce, 02.11.2011 tarihinde açılmış olup, davaya konu alacak tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 4/1. maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğindedir.
Buna göre dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işlerden değil ise davalı tarafça bu yönde ve süresinde bir itiraz olmadığı sürece bu husus re"sen dikkate alınamaz ve asliye hukuk mahkemeleri HMK"nın 2/1. maddesi uyarınca davaya bakmalıdır.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle, 6762 sayılı TTK"nın 5/3. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde açılan bu davada, davalı tarafça iş bölümü itirazında bulunulmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mahkemenin davaya bakmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.