Taraflar arasındaki "istirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 4.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.04.2006 gün ve 2005/52 E-2006/61 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 11.05.2007 gün ve 2007/2857-6635 sayılı ilamı ile; (“...Davacı, davalıya ait Beykoz-Burunbahçe’deki taşınmazın ihale sonunda 16.01.2004 tarihli sözleşme ile kiralandığını, sözleşme gereğince kendine düşen edimleri yerine getirdiğini, ancak hazırladığı projenin davalıya bağlı İmar Müdürlüğünce ve taşınmaz üzerindeki başkaca yapılaşmalar gerekçe göstererek onaylanmadığını, kiralanan yerin ayıplı olduğunu ve fiili teslimin yapılamadığını, sözleşmenin 20.maddesi gereğince fiili engelin kalkmasına kadar beklemeyi tercih ettiğini, bu arada kira bedellerini ihtirazi kayıtla ödediğini ileri sürerek, haksız tahsil edilen 77.000.000.000 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı, kendilerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, taşınmazın amacına uygun kullanım ile diğer işlemlerin davacı tarafından yerine getirileceğini, ödenen kira bedellerinin geri istenemeyeceğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kiralanan taşınmazın çay bahçesi ve kır kahvesi olarak kullanılabileceği, taşınmazın bu amaca uygun olduğu, davacının kullanımının engellenmediği gibi, olayda davalının kusurlu da olmadığı gerekçesi ile davanın reddine ilişkin verilen karar Dairemizce onanmış olup, bu defa davacı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi, dava çay bahçesi-kır kahvesi olarak kiralanan taşınmazın fiili olarak teslim edilememesi nedeniyle ödenen kira bedellerinin istirdadı, fiili teslim yapılıncaya kadar da kira bedelinden sorumlu olmadığının tespitine ilişkindir. Davalı tarafından açılan ihale sonucunda ... Bahçe ..ada ..nolu parselin Çay bahçesi kır kahvesi olarak kullanım amacıyla davacı tarafından 16.1.2004 tarihli sözleşme ile ve 3 yıl süreyle kiralandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 24.maddesi gereğince kiralananın amacına uygun hale getirilmesinin davacıya ait olduğu gibi, sözleşmenin 25.maddesinde ek tesis yapılması ile ilgili düzenleme de yapılmıştır. Ne var ki davacı, taşınmazın fiilen teslim edilemediğini, taşınmaz üzerinde daha evvelden mevcut yapılar nedeniyle hazırlanan projenin tasdik edilmediğini, bu sebeple taşımazın kiralanmasındaki amacına uygun hiç kullanılmadığını ileri sürmekte ve sözleşmenin 20. maddesindeki düzenlemeye dayanmaktadır. Sözleşmenin Yer Teslimi başlıklı 20.maddesinde ise, “sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren belediye, sözleşme konusu kiralananı kiracıya teslim eder. Ancak yer teslimi hukuki veya fiili bir engel nedeniyle imkansız hale geldiği taktirde kiracı dilerse engelin ortadan kalkmasını bekler, dilerse akdi fesheder, akdi feshederse yatırmış olduğu teminatlar kendisine iade edilir. Bu durumda kiracı belediyeden zarar ziyan talebinde bulunamaz” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Davalıya bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğünün 6 Ekim 2004 ve 18 Kasım 2004 tarihli yazılarında, sözkonusu yerde başka yapılaşmaların olduğu, hazırlanan imar durumu yazısında belirtilen asgari şartların oluşmadığı gerekçe gösterilerek davacının taleplerinin bu aşamada değerlendirilmediği belirtilmiştir. Bu durumda kiralanan taşınmazın fiili ve hukuki engel nedeniyle davacıya teslim edilemediği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, sözleşmenin 20.maddesinde belirtilen seçimlik hakkını kullanarak sözleşmenin feshi yerine engelin kalkmasını tercih ettiğine göre, kiralanan taşınmazın davacının eyleminden doğmayan mevcut engelin kalkmasına kadar davacının kira ile sorumlu tutulması mümkün değildir. Taşınmaz üzerinde önceden mevcut olan yapılaşma davacı tarafından yapılmadığı gibi, bunları kaldırmak davacıya değil davalıya aittir. Böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ilişkin kararın Dairemizce zuhulen onandığı bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davacının karar düzeltme itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.