2863 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/1354 Esas 2018/1617 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/1354
Karar No: 2018/1617
Karar Tarihi: 15.02.2018

2863 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/1354 Esas 2018/1617 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Sanık, Antalya'da bir arkeolojik sit alanında bulunan taşınmaza izinsiz olarak foseptik çukuru kazdırmıştır. Mahkeme, sanığın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraatına hükmetmiştir. Ancak, temyiz eden katılanın itirazları üzerine yapılan incelemede, kanun maddelerinde yapılan değişikliğin taşınmazların korunması için yapılan tescil kararlarının ilgililerince öğrenilmesini sağlamayı amaçladığı belirtilerek, sanığın tescil kararından haberdar olup olmadığına bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Sanığın tescilli sit alanında kazı yapması sırasında bulunan karar ve ilan tutanakları göz önünde bulundurulduğunda, sanığın suçlu olduğu belirtilmiştir. Hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen işlemler yönünden ilan kuralı aranmaması gerektiği ancak, yapılan işlem önceden tescil edilmiş bir alanda yapılıyorsa sanığın buradan haberdar olup olmadığına bakılması gerektiği ifade edilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
- 6498 sayılı Kanun ile değiştirilen 2863 sayılı Kanun'un 7. maddesi
- 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası taşınmazların ilgililerince öğrenilmesini sağlama amacına yönelik tebliğ, yayım ve internet üzerinden du
12. Ceza Dairesi         2016/1354 E.  ,  2018/1617 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
    Hüküm : Beraat

    2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
    Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
    Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ - yayım - internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh - ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
    Bununla birlikte, Türk Medeni Kanununda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu veya kullandığı taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmaz üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
    Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
    Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 10/11/1988 tarih ve 185 sayılı kararı ile tescilli 3. derece arkeolojik sit alanında kalan taşınmazına sanık tarafından izin alınmaksızın 1,5 metre derinliğinde foseptik çukuru kazdırıldığının tespit edildiği, anılan Kurul kararı ve ilan tutanaklarının dosya kapsamında mevcut olduğu, bu itibarla sanığın, bölgenin sit alanında kaldığını bildiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu anlaşıldığından, atılı suçtan sanığın mahkumiyetine dair hüküm tesis edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme ile beraat kararı verilmesi,
    Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 15/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.