8. Hukuk Dairesi 2018/8257 E. , 2021/348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.3.2017 tarihli ve 2014/877 Esas, 2017/251 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu taşınmazın davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesince istinaf talebi esastan reddedilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ecrimisil istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 2 parsel sayılı, 4.546 metrekare alanlı, arsa vasıflı taşınmazda davacının, dava dışı kişilerle paydaş olduğu, davalı tarafın taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının bulunmadığı, mahkemece 2013 yılı için taraflar arasında düzenlenen protokol baz alınarak ecrimisil hesaplaması yapıldığı, daire ve Yargıtay uygulamalarında netlik kazanmış hesaplama yöntemine uyulmaksızın son dönem için ecrimisil tespiti yapılarak aşağıya inilmek suretiyle hüküm tesis edildiği, bölge adliye mahkemesince de davacının ortaklığın giderilmesi davası açtığı, bilahare davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, 28.02.2014 tarihinde tüm paydaşların ortaklığın giderilmesinden vazgeçilmesi için ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması için anlaştığı, davacının da Eylül 2013 - Nisan 2014 arası dönem için aylık 3000 TL kira bedeli tahsil etmiş olduğu davalıdan, 01.05.2014 tarihinde taşınmazın bina yapımı için davalı tarafından boş olarak inşaat firmasına teslim edildiği, davacının eldeki davada 25.08.2014 dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için, 25.08.2009’a kadar ecrimisil talep etmiş olduğu, davalı şirketin taşınmazda pay sahibi olmadığı, davalı şirketin ortak ve yetkilisinin taşınmazda paydaş olmasının kullanımı haklı kılmadığı, intifadan men olgusunun aranmayacağı, Ocak 2013 - Nisan 2014 arası dönem için protokol gereği kullanımın akdi ilişkiye dayanmasından ötürü davacının 25.08.2009 ila 31.12.2012 arası dönem için ecrimisil isteyebileceği, taraflar arasındaki protokol baz alınarak, ocak 2013 kira bedeli olan aylık 3000 TL üzerinden hesap yapılarak 25.08.2009- 31.12.2012 arası dönem için belirlenen ecrimisilin hüküm altına alınmasının doğru olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği sabittir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler . Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK"un 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı) 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK"nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Ne var ki, somut olayda, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez. Hükme esas alınan raporda; denetime elverişli emsal kira bedelleri karşılaştırılmadığı gibi, ecrimisil hesaplamasında, ilk dönem ecrimisil tutarının belirlenip, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin, ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere hesaplanması gerekirken, geriye dönük olarak hesap edilmiş olması, ayrıca dosya kapsamından anlaşıldığı üzere dava konusu taşınmazdaki bina davalı şirket ortağı ve taşınmaz paydaşı ile babası tarafından inşa edilmiş olup, davacı yanın taşınmazın arzında paydaş olduğu ve bina üzerinden değil arz üzerinden, arsa niteliği dikkate alınarak, ecrimisil hesaplaması yapılması gerekirken bu hususta da yanılgıya düşülerek hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, mahallinde keşif yapılarak bilirkişilerden yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda bilimsel verilere uygun, denetime elverişli şekilde ecrimisil hesabı konusunda rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK"nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle REDDİNE, HMK"nin 373/1. maddesi gereği kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (2.) Hukuk Dairesine, dosyanın ise ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.