Esas No: 2013/3613
Karar No: 2013/3613
Karar Tarihi: 30.6.2014
Kooperatif genel kurul kararının iptali davası - Yargılamanın uzun sürmesi - Mülkiyet hakkı - Adil yargılanma hakkı - AYM Birinci Bölüm 2013/3613 Esas 2013/3613 Karar Sayılı İlamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
UĞUR AKAY BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/3613) |
|
Karar Tarihi: 30/6/2014 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh KALELİ |
Üyeler |
: |
Zehra Ayla PERKTAŞ |
|
|
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Zühtü ARSLAN |
Raportör |
: |
Murat AZAKLI |
Başvurucu |
: |
Uğur AKAY |
Vekili |
: |
Av. Saime Gülden ÇİÇEK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 5/5/2008 tarihinde Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) açtığı kooperatif genel kurul kararının iptali davasının reddedildiğini, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin giderilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 27/5/2013 tarihinde İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 23/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölümün 14/1/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı, 3/3/2014 tarihli yazısı ile makul sürede yargılama yapılmadığına yönelik olarak görüş sunulmasına gerek olmadığını, diğer ihlal iddialarının dayanaktan yoksun nitelikte olduğunu bildirmiş, başvurucu vekili 31/3/2014 tarihinde Bakanlık görüşüne karşı diyeceklerini sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüşünde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 5/5/2008 tarihinde S.S. Yeşil Palmiye Konut Yapı Kooperatifi aleyhine Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) açtığı davada, 30/3/2008 tarihinde yapılan kooperatif genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun olmadığını, gündemin usulüne uygun ilan ve tebliğ edilmediğini, Yönetim Kurulu Başkanının yakınlarının katılımıyla yapılan genel kurulda alınan ibra kararının, geçersiz denetçi raporuna dayandığını ileri sürerek, 30/3/2008 tarihli genel kurul kararının iptalini talep etmiştir.
8. Başvurucu vekilinin 9/3/2009 tarihli duruşmaya mazeret bildirdiği, Mahkemece başvurucu vekilinin mazeretinin kabulüne, İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak bilirkişi raporu alınmasına, masrafların başvurucu tarafından karşılanmasına, duruşmanın 22/4/2009 tarihine ertelenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
9. Başvurucu tarafından masraf verilmediği için bilirkişiden rapor alınması amacıyla talimat yazılamadığı, Mahkemece 22/4/2009 tarihli duruşmada yeniden bilirkişi raporu alınması için talimat yazılmasına ve masrafın başvurucudan alınmasına karar verildiği belirlenmiştir.
10. Başvurucu, 4/5/2009 tarihli dilekçesi ile bilirkişi incelemesine gerek olmadığını, meselenin hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenebilecek bir husus olduğunu ileri sürmüş, ancak bilirkişi ücretini yatırması üzerine, bilirkişiden rapor alınması için İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmıştır.
11. Bilirkişi 30/7/2009 tarihli raporunda, toplantı ve karar nisabının oluştuğunu, başvurucunun çağrıya rağmen genel kurula katılmaması sebebiyle iptal davası açamayacağını, ayrıca toplantıya katılsa dahi bir tane ret oyunun kararların sıhhatine tesir etmeyeceğini dolayısıyla iptal talebinde haklı olmadığını bildirmiştir.
12. Başvurucu vekilinin 28/9/2009 tarihli duruşmaya mazeret verdiği ve Mahkemece başvurucu vekilinin mazereti kabul edilerek duruşmanın 18/11/2009 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır.
13. Mahkemece, 18/11/2009 tarih ve E.2008/265, K.2009/693 sayılı kararla; davalı Kooperatif merkezi Salihli"de olduğundan davanın yetkili Mahkemede açıldığı, bu nedenle başvurucunun yargılama sırasındaki yetki itirazının yerinde olmadığı, başvurucunun 25/2/2008 tarihinde usulünce genel kurula çağrıldığı, çağrıya rağmen toplantıya katılmayan başvurucunun iptal davası açamayacağı, dava açma hakkı bulunsa dahi 13 ortaklı kooperatifin iptali istenen genel kurulunun 7 ortağın katılımı ile yapıldığı, tüm kararların oybirliği ile alındığı, başvurucunun toplantıya katılıp ret oyu kullanması halinde dahi alınan kararlara etkisinin olmayacağı, alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucunun 11/3/2010 tarihinde hükmü temyiz ettiği, ancak dosyanın Yargıtaya gidiş-dönüş ve tebliğ giderini yatırmaması nedeniyle 15/3/2010 tarihli yazıyla başvurucuya anılan masrafları yatırması için Mahkemece muhtıra gönderildiği, başvurucunun masrafları tamamlaması üzerine 29/4/2010 tarihinde dosyanın Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderildiği anlaşılmıştır.
15. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 29/7/2011 tarih ve E.2010/6410, K.2011/3098 sayılı kararla davanın Dairenin görevine girmediği gerekçesiyle dosyanın Yargıtay 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
16. Başvurucu, 5/3/2012 tarihinde, dava dosyasına ek dilekçelerini Yargıtaya göndermiştir.
17. Başvurucunun duruşmalı temyiz istemi sonucu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/5/2012 tarih ve E.2012/969, K.2012/3464 sayılı kararıyla; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre hükmün onanmasına karar verilmiştir.
18. Karar düzeltme istemi üzerine dosya, 6/8/2012 tarihinde Yargıtay 23. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
19. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 27/11/2012 tarih ve E.2012/4510, K.2012/6989 sayılı ilamıyla; dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK"un 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
20. Karar, 26/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu, 27/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
23. 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 275. maddesi şöyledir:
“Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.”
24. 24/4/1969 tarih ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi şöyledir:
“Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.”
25. 1163 sayılı Kanun’un 99. maddesi şöyledir:
“Bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır.
Bu davalarda basit muhakeme usulü uygulanır.”
26. 29/6/1956 tarih ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 381. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açabilirler:
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 30/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/5/2013 tarih ve 2013/3613 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, ortağı olduğu kooperatifin 30/3/2008 tarihli genel kurul toplantısının ve gündeminin bildirilmediğini, usulüne uygun çağrı yapılmadığı için kooperatif genel kuruluna katılamadığını, anılan genel kurulda, gerçeği yansıtmayan denetçi raporuna dayalı olarak yönetim kurulunun ibra edildiğini, genel kurul kararının iptali amacıyla Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, Kooperatifin adresi Çiğli/İzmir olmasına rağmen Mahkemece yetkisizlik kararı verilmediğini, bilirkişi incelemesini gerektiren bir husus bulunmadığı, hâkimin hukuki bilgisi ile çözümlenebilecek bir husus olduğu halde Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, denetçinin Türk Ticaret Kanunu"na aykırı şekilde seçildiği, toplantıya çağrının ve gündemin usulüne uygun olarak ilan ve tebliğ edilmediği, bilançoların gerçeği yansıtmadığı iddialarının bilirkişi tarafından değerlendirilmediğini, genel kurul toplantısına çağrı usulsüz olduğu için genel kurulda alınan kararların hükümsüz olarak kabul edilmesi gerektiği halde Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verildiğini, Kooperatif kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığını, defterlerin sahte ve ikinci kez düzenlendiğini, suç sayılan bu fiillerin temyiz incelemesinde dikkate alınmadığını, Mahkemece verilen kararın soyut gerekçelerle onandığını, karar düzeltme isteminin de somut gerekçeler gösterilmeden reddedildiğini, hukuka aykırı şekilde yönetim kurulunun ibra edildiğini, bir kısım ödemelerin gerçeği yansıtmadığını, bu karar nedeniyle tekrar ödemeler yapmak zorunda kalabileceğini, yargılamanın 4 yıl 6 ay sonra neticelendiğini, davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa"nın 35., 36. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin giderilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın reddine karar verilmesinin mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun anılan iddiaları yargılama sonucunda verilen kararın adil olup olmadığına yönelik olup, bu iddialar adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun, kararın gerekçesiz olması ve makul sürede yargılama yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
31. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
32. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
33. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
34. Başvuru konusu olayda başvurucu, ortağı olduğu kooperatifin genel kurul kararının iptali amacıyla Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, Mahkemece delillerin hatalı değerlendirilerek davanın reddine karar verildiğini, yetki itirazının kabul edilmediğini ve hukuka aykırı olarak bilirkişi incelemesi yapıldığını, iddialarının Derece Mahkemesince ve Yargıtay tarafından karşılanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucu tarafından Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) açılan davada başvurucu yetki itirazında bulunmuşsa da Mahkemece, Kooperatif ana sözleşmesinin 4. maddesine göre Kooperatif merkezinin Salihli olduğu gerekçesiyle yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Başvurucu tarafından açılan davada tarafların delilleri toplanmış, Kooperatif ana sözleşmesi incelenmiş, iptali talep edilen genel kurul toplantı tutanağı değerlendirilmiş ve bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir. 1086 sayılı mülga Kanun’un 275. maddesine göre, mahkemece, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi raporu alınmasına karar verilebilir. Bu konuda takdir hakkı mahkemeye aittir. Somut davada başvurucunun, delil listesinde, gerektiği takdirde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, genel kurul toplantı tutanağının değerlendirilmesi, ortak sayısı, toplantı ve karar nisaplarının tespiti açısından rapor alınmış, anılan rapor ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir.
36. Mahkemenin gerekçesi ile başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
37. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası
39. Başvurucu, Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğunu ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
41. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
42. Temyiz mercilerinin kararlarının tamamen gerekçeli olması zorunlu değildir. Temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
43. Somut olayda başvurucu, Mahkemece verilen kararın soyut gerekçelerle onandığını, karar düzeltme isteminin de somut gerekçeler gösterilmeden reddedildiğini belirterek, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece, başvurucunun sunduğu deliller incelenmiş, bilirkişi raporu alınmış, Kooperatif ana sözleşmesi ve genel kurul toplantı tutanağı incelenerek, genel kurulda tüm kararların oybirliği ile alındığı, başvurucunun toplantıya katılıp ret oyu kullanması halinde dahi alınan kararlara etkisinin olmayacağı, alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 13). Yargıtay tarafından da Mahkemece verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak ve bu gerekçeler aynen kabul edilerek hüküm onanmış ve karar düzeltme istemi reddedilmiştir (bkz. §§ 17-19). Dolayısıyla Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğundan da söz edilemez.
44. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurucunun bu yöndeki iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.
c. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
45. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
46. Başvurucu, 5/5/2008 tarihinde Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) açtığı davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
47. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
48. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
49. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
50. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
51. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
52. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.
53. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, başvurucunun açtığı Kooperatif genel kurul kararının iptali davasında, 1086 sayılı mülga Kanun ile 6100 sayılı Kanun’da yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, anılan genel kurulda tasfiyenin gerçekleşmesi ve borçların ödenmesi için ortaklardan aidat alınmasına karar verildiği de dikkate alındığında, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
54. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).
55. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
56. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
57. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.
58. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
59. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
60. Başvuru konusu yargılamanın, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcını teşkil eden 23/9/2012 tarihinden önce başlamış olduğu, başvuru tarihinde yargılamanın sona erdiği anlaşılmakla, somut başvuruya ilişkin olarak yapılacak makul süre değerlendirmesinde dikkate alınacak sürenin başlangıcı 5/5/2008 tarihidir.
61. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler.
62. 1163 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre kooperatif hukukundan kaynaklanan davalar basit yargılama usulüne tabidir. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).
63. Somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken, kooperatif genel kurul kararının iptali davası açan başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurularak, yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar ve bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
64. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır.
65. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından 5/5/2008 tarihinde Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) açılan davada, tensip zaptının tanziminden sonra taraflara delillerini sunmaları için süre verilmiş ve Kooperatifin sicil kayıtları getirtilmiştir. Başvurucunun, Karşıyaka mahkemelerinin yetkili olduğuna dair yetki itirazı Mahkemece reddedilmiştir.
66. 9/3/2009 tarihli duruşmaya başvurucu vekili mazeret bildirmiş, anılan duruşmada bilirkişi raporu alınmasına, masrafların başvurucudan alınmasına karar verilmiştir. Başvurucu masrafları yatırmadığı için bilirkişi raporu alınamamıştır. Bir sonraki duruşma tarihi olan 22/4/2009 tarihli duruşmada başvurucu vekili, bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı yönünde itirazda bulunmuş, Mahkemece rapor alınmasına karar verilmiştir. Başvurucunun 29/4/2009 tarihinde masrafları yatırmasından sonra 8/5/2009 tarihinde, bilirkişi raporu alınması için İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmıştır.
67. Başvurucu vekili 20/7/2009 tarihli duruşmaya mazeret bildirerek katılmamış, Mahkemece mazeretin kabulüne ve duruşma gününün başvurucu vekiline tebliğine karar verilmiştir.
68. Bilirkişi raporu 28/9/2009 tarihli duruşmada okunmuş, ancak anılan duruşmaya başvurucu vekilinin mazeret bildirmesi nedeniyle duruşma ertelenmiştir. Mahkemece 18/11/2009 tarihli duruşmada davanın reddine karar verilmiştir.
69. Başvurucu vekili, 11/3/2010 tarihinde kararı temyiz etmiş ancak Yargıtaya gidiş-dönüş ve tebliğ giderlerinin eklenmemesi nedeniyle anılan giderlerin yatırılması için 15/3/2010 tarihinde başvurucuya yazı gönderilmiştir. Anılan giderlerin yatırılmasından sonra 29/4/2010 tarihinde dosya Yargıtaya gönderilmiştir.
70. Yargıtay 23. Hukuk Dairesince 21/5/2012 tarihinde hüküm onanmıştır. Karar düzeltme isteminin aynı Daire tarafında reddedildiği 27/11/2012 tarihinde hüküm kesinleşmiştir.
71. Mahkemece, yargılama süresince yaklaşık iki ay aralıklarla duruşmalar yapıldığı belirlenmiştir. Yargılama sırasında başvurucu vekilinin mazeret bildirerek katılmadığı duruşmaların bulunduğu, başvurucunun mazereti, bilirkişi ücretini ve temyiz masraflarını geç yatırması nedeniyle yaklaşık yedi ay yargılamanın uzamasına neden olduğu dikkate alındığında, başvurucunun tutumunun, yargılamanın uzun sürmesi üzerinde etkili olduğu anlaşılmıştır.
72. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık bir niteliğe sahip olmadığını gösterdiği, davaya bütün olarak bakıldığında, ilk açılış tarihi olan 5/5/2008 tarihinden itibaren temyiz ve karar düzeltme safhalarından sonra hükmün kesinleştiği 27/11/2012 tarihine kadar 4 yıl 6 ay 22 gün yargılamanın devam ettiği, yargılama sürecinin kısmen başvurucunun fiilleri nedeniyle uzadığı belirlenmiştir.
73. Başvurunun konusu olan Kooperatif genel kurul kararının iptali davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, davanın niteliği gereği bilirkişi incelemesini gerektirdiği, temyiz ve karar düzeltme safhalarıyla beraber iki dereceli yargılama yapıldığı ve başvurucu vekilinin yargılama sürecindeki tutum ve davranışları dikkate alındığında 4 yıl 6 ay 22 gün süren yargılama sürecinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
74. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun;
1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiası yönünden “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkına yönelik ihlal iddiası yönünden “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
30/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.