Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/1-571
Karar No: 2009/611
Karar Tarihi: 30.12.2009

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/1-571 Esas 2009/611 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2009/1-571 E.  ,  2009/611 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 25/03/2009
    NUMARASI : 2009/10-2009/334

    Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.03.2007 gün ve 2003/334 E., 2007/379 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.05.2008 gün ve 2008/3768-6805 sayılı ilamı ile; “…Dava, tapu kaydına dayalı olarak kadastro harici bırakılan yerin tescili isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanları ile dava dışı kişiler tarafından Alanya Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davasının kabul edilerek, taşınmazın tescil davasının davacıları adına 22975 m2 yüzölçümlü ve paylı mülkiyet olarak tesciline karar verildiği ve böylece sicil kaydının oluştuğu, daha sonra 25.8.1958 tarihinde 2613 Sayılı Yasa gereğince yapılan kadastro sırasında tescil hükmü ile oluşan davacıların miras bırakanı ile dava dışı kişilere ait tapu kaydının 131 parsele revizyon gördüğü ve paydaşlar arasında yapılan taksim sonucu 697 ada 1 ve 4 nolu parseller dava dışı paydaşlara, 2 ve 3 nolu parseller ise davacıların murisine bırakıldığı ve adlarına sicil kaydının oluştuğu, tapu kaydının uygulandığı 131 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 28187 m2 olduğu anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, davacılar tarafından tapu kaydının yüzölçümünün artırılması konusunda Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/242 esas sayılı dosyasında açılan davanın reddedilerek temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir.
    Davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının sınırları "çay", "yol" gibi doğal sınırları okumaktadır. Bu nitelikteki sınırların gayri sabit sınır olarak değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.
    Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Yasanın 20.maddesi hükmü uyarınca ilke olarak değişir nitelikli sınırları havi tapu kayıtlarının kapsamı, miktarı ile geçerlidir.
    Somut olayda, tapu kaydı 22975 m2 yüzölçümlü olduğu halde kadastro sırasında 28187 m2 olarak sahiplerine bırakılmış, başka bir ifade ile kayıt miktarından fazla yer kayıt maliklerine verilmiştir.
    Çekişme dışı 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların civarında kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan yerlerin bulunduğu da keşfen sabittir.
    Esasen, mahkemece anılan bu tescil harici bırakılan ve keşfen elde edilen bilirkişi raporunda gösterilen yerlerin kayıt kapsamı dışında kalmakla beraber davacılar yararına 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesinde öngörülen imar ve ihya koşullarının oluştuğu gerekçesi ile (A) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümler bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, kadastro harici bırakılan bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için 3402 sayılı yasanın 17. maddesinde öngörülen diğer koşulların yanında taşınmazın il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda da yer almaması gerekir. Aynı husus bu yasaya göre çıkartılan yönetmeliğin 13. maddesinde de tekrar edilmiştir. Taşınmazın kadastrosu o tarihte yürürlükte bulunan 2613 sayılı yasa hükümleri gereğince yapıldığına göre taşınmazın belediye sınırları içinde imar planları kapsamında kaldığı da dosya kapsamıyla belirgindir.
    O halde, davacılar yararına imar ve ihya ile iktisap koşullarının gerçekleştiği kabul edilemez.
    Halböyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN:  Davalı Hazine vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kadastro harici bırakılan yerin tapu kaydına dayalı olarak tescili istemine ilişkindir.
    Hukuk Genel Kurulu’nca işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce; Yerel Mahkemece bozmadan sonra usulüne uygun olarak uyma yada direnme yönünde hüküm oluşturulup oluşturulmadığı, ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır
    Davacılar vekili; davacıların ortak miras bırakanına ait tapulu taşınmazın bir kısmının kadastro harici bırakıldığını, bu yerlerde uzun zamandır nizasız ve fasılasız zilyet bulunduklarını ileri sürerek taşınmazın davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş;  Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
    Bozma ilamı, taraf vekillerine tebliğ edilmiş, bozmadan sonra yapılan yargılamanın 25.03.2009 günlü celsesinde davacılar vekili eski kararda direnilmesini, davalı Hazine vekili bozmaya uyulmasını istemişler, davalı Belediye oturumlara katılmamış; Mahkemece 25.03.2009 günlü kısa kararda direnme yada uyma yönünde bir karar oluşturulmaksızın, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi krokisinde (A) ve (C) harfi ile gösterilen kısımlarının A. O.. mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine, (B) harfi ile gösterilen kısım yol olduğundan tescil talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve (D) harfi ile gösterilen kısmın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Gerekçeli kararda da Yargıtay’ın bozma ilamına uyulup uyulmadığına dair herhangi bir ifadeye yer verilmemiş, kısa kararda yer alan ifadeler gerekçeli kararın hüküm fıkrasında aynen tekrarlanmıştır.
    1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429/2. maddesinde, “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
    Bu açık hüküm karşısında, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş; açıkça bozma nedenlerine uyulması yada eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturmak olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesindeki yetkisini kullanırken, bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyup uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.
    Zira, yerel mahkemelerin direnme kararları (H.U.M.K.md.429/II) bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardan olup; mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.
    Öte yandan; bir davanın taraflarının o dava yönünden, mahkemece hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması, zorunludur.  
    Bundan ayrı, bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de, o kararın yukarıda sözü edilen açıklığı içermesini gerektirir.
    Yine, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine yerel mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan, yukarıdaki tüm gerekçelerin yanında, özel olarak bu bakımdan da Mahkemenin açıkça direnme ya da uyma kararı vermesi zorunludur.
    Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, özel daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle  hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
    Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, yasa’nın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
    Somut olayda; Mahkemece, taraf vekillerine bozma ilamı ve bozma sonrası duruşma günü usulen tebliğ edilmiş, bozma ilamına karşı davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin beyanları alınmış; ne var ki, usulüne uygun olarak uyma yada direnme yönünde hüküm kurulmamış, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429/2. maddesinin taşıdığı anlam ve açıklığa uygun olmayan, yukarıda içeriği belirtilen nitelikte bir karar verilmiştir.   
    Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemenin, bozmadan sonra usulüne uygun olarak kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme yada uyma kararı vermesi zorunludur.  
    Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/8-492 E., 2008/505 K.; 18.10.2006 gün ve 2006/11-620 E., 2006/659 K. sayılı kararında da bu husus benimsenmiştir.
    Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, taraflara Yargıtay Özel Dairesince verilen bozma kararı ve duruşma gününü bildiren davetiye usulüne uygun olarak tebliğ edilip, bozma kararına karşı beyanları alındıktan sonra bozma kararına uyulup uyulmaması takdir edilerek, direnme yada uyma yönünde açıkça bir karar verilmesi gerekir.
    Bu itibarla, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429/2. maddesi çerçevesinde, Özel Daire bozma kararına uyulup uyulmayacağına dair bir karar verilmek üzere, Yerel Mahkemenin kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle HUMK nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 30.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

      

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi