Taraflar arasındaki “Maddi Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.3.2007 gün ve 2005/701-144 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.2.2008 gün ve 2007/19419-3040 sayılı ilamı ile ; “…Davacılar vekili dilekçesi ile; taşınmazda hissedar bulunan R.. kızı A. C..’dan satın aldıkları hisselere yönelik olarak, davalıların; müvekkilleri (davacılar) aleyhine 04.03.1998 tarihinde şufa davası açtıklarını, taraf teşkilinin uzun süre tamamlanamaması nedeniyle yargılamanın uzadığını ve şufa bedelinin (249.620.000 TL’nin) ancak 26.04.2004 tarihinde mahkeme veznesine depo ettirilebildiğini; bu durumda, davanın açılmış olduğu 04.03.1998 tarihinden hüküm tarihi olan 25.11.2004 tarihine kadar aradan 6 yıl gibi uzun zaman geçtiğini; bu süreçte, paranın değer kaybına uğradığını, satış bedeli ile ödenmesi gereken bedel arasında çok aşırı nispetsizlik oluştuğunu ve müvekkillerinin zarara uğradığını: buna karşılık, davalıların ise sebepsiz zenginleştiğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla, müvekkili Ö. U... için 21.650 YTL S. A.. için ise 13.100 YTL olmak üzere toplam 34.750.00 YTL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, “... Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/14 esas sayılı dosyasında, şufa bedelinin 02.11.2004 tarihinde mahkeme veznesine depo edilmesi üzerine davanın kabulüne karar verildiği; davalılar vekilince, aradan geçen zaman nedeni ile şufa bedeli ile taşınmazın değeri arasında fahiş fark olduğundan; davacıların sebepsiz zenginleştiği iddia edilerek temyiz edildiği ve verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, dosyada davalı tarafın taksim iddiasında bulunduğu; bu iddianın araştırılması ve taraf teşkilinin sağlanması için dosyanın uzun süre sonuçlanmamasının davalılara atfedilecek bir kusur olmadığı, davacıların da bu dosyanın uzamasında kusurlarının bulunduğu, mahkeme kararı ile kesinleşmiş olan şufa bedelinin yeniden yargılama konusu yapılamayacağı, gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, şufa hakkına konu yapılan payın, satış tarihi ile paranın mahkeme veznesine depo edildiği tarih arasında uzun bir sürenin geçmiş olması nedeniyle, bu zaman kesiti içerisinde paranın satın alma gücünde meydana gelen değer düşüklüğünün dikkate alınarak; davalıların sebepsiz zenginleşmesinin ve dolayısıyla müvekkillerinin de nedensiz fakirleşmesinin ve de zararlarının önlenmesini istemiştir.
Kurucu yenilik doğuran önalım (şufa) hakkının kullanılması ile doğan yeni satım sözleşmesi, önalım hakkı sahibi (davalı) ile muhatap alıcı üçüncü kişi (davacı) arasında, ilk satım sözleşmesinin koşulları ile hüküm doğurur. Onalım hakkının dava açılmak suretiyle kullanılması halinde, yeni satım ilişkisi, bu beyanı içeren dilekçenin karşı tarafa (davacıya) varması anında kurulmuş olur. Buna karşın mülkiyet, mahkeme ilamının kesinleşmesi ile karşı tarafa intikal eder.
Şufa davasındaki dava dilekçesinin davalıya tebliği tarihi ile mahkemenin verdiği depo kararı gereğince paranın mahkeme veznesine yatırıldığı tarih arasında geçen zaman kesiti içerisinde ekonomik ve objektif nedenlerle, şufa bedelinde bir değişiklik olacağı gerçeğinden hareketle depo tarihine göre şura bedelinin belirli koşullar çerçevesinde saptanması gerekir. Zira, şura bedelinin tapuda gösterilen ya da taraflarca kabul edilen bedel olması lazım geldiğine dair yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Somut olayda, mahkemece yapılacak iş; şufalı payın satış tarihi ile paranın mahkeme veznesine depo edildiği tarih arasında, (yaklaşık 6 yıl gibi) uzun bir süre geçtiği gözetilerek, objektif nedenlerle paranın değerindeki değişikliği saptayıp, bulunacak miktarın tazminat olarak hüküm altına alınmasından ibaret olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğu…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 30/12/2009 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.