Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2461
Karar No: 2015/8326
Karar Tarihi: 21.12.2015

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/2461 Esas 2015/8326 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2015/2461 E.  ,  2015/8326 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme gereği müvekkili şirketteki bazı işlerin davalı tarafça üstlenildiğini, müvekkilinin edimini yerine getirerek sözleşmede belirtilen ödemeyi davalıya yaptığını, ancak davalının ödemeye rağmen yapması gereken hizmeti yapmadığını, bu durumun müvekkilini zor duruma düşürdüğünü ileri sürerek, 100.996,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, müvekkilinin ikametgah adresinin ... sınırları içerisinde bulunduğunu, davaya bakmakla yetkili mahkemelerin ... Mahkemeleri olduğunu belirterek, süresi içerisinde yetki itirazında bulunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davanın sözleşmeden kaynaklı olarak açılan tazminat davası olduğu, davalının ikametgah adresinin ... sınırları içerisinde bulunduğu, HMK"nın 6. maddesi gereğince genel yetkili mahkemenin davalının ikametgahı mahkemesi olduğu gerekçesiyle, davanın yetki yönünden reddi ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, taraflar arasındaki 14.01.2013 tarihli sözleşmeye dayalı alacağın, maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
    Taraflar arasındaki 14.01.2013 tarihli sözleşmenin ""İHTİLAF MERCİİ"" başlıklı 8. maddesi, "" Herhangi bir ihtilaf vukuunda Gaziantep Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir"" hükmünü içermektedir.
    Sözleşme, 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılmış, dava da yine HMK"nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılmıştır.
    6100 sayılı HMK"nın "yetki sözleşmesi" başlıklı 17. maddesinde, “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü düzenlenmiştir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK"nın "zaman bakımından uygulanma" başlıklı 448/1. maddesiyle HMK hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı kabul edilmiştir. Eski Kanun zamanında yapılan yetki sözleşmelerinin düzenlendikleri tarihte yürürlükte bulunan Kanuna göre geçerli olmaları halinde sonraki Kanun döneminde dahi geçerliliklerini muhafaza ettikleri kabul edilmelidir. Çünkü usul sözleşmelerinin kurulmaları ve geçerlilikleri bakımından maddi hukuk hükümlerine tâbi oldukları genel kabul gören bir ilkedir (Prof. Dr. Sabri Şakir Ansay – Hukuk Yargılama Usulleri, 7. basım, 1960, s. 152; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, 7. bası, İstanbul, 2000, s.420;Prof Dr. Abdurrahim Karslı, Medeni Usul Hukukunda Usuli İşlemler İstanbul, 2001, s.239; Prof. Dr. Ali Cem Budak, Bankacılar Dergisi, Ocak 2013, s.54-55). Gerek müktesep hak müessesesi, gerek yetki sözleşmelerinin, usul hukuku bakımından sonuç doğurmakla birlikte kurulmaları ve geçerlilikleri maddi hukuk ilkelerine tâbi oldukları dikkate alındığında, HMK"nın yürürlüğe girmesinden önceki yetki sözleşmelerinin geçerliliklerini sürdürdükleri kanısındayız. Kanun koyucu bu kadar önemli bir konuda bunun aksini düşünmüş olsa idi, bu konuda açık düzenleme getirirdi. Nitekim, yetki sözleşmeleri bakımından benzeri değişikliklerin yapıldığı Alman ve İsviçre hukuklarında da açık düzenleme yapılmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru, Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz-Medeni Usul Hukuku, 25. basım, Ankara 2014, s. 156). Örneğin, sözleşme ile belirlenen faiz oranlarına TBK"nın 88/2. ve 120/2. madde hükümleri uyarınca yapılan müdahaleye benzer bir müdahalenin yetki sözleşmeleri bakımından da açıkça yapılması gerekirdi.
    Dairemizin, 14.05.2014 tarih ve 1134 E., 3775 K; 19.11.2014 tarih ve 2972 E., 7374 K; 09.11.2014 tarih ve 2014/9422 E., 7138 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere; bir yetki sözleşmesinin 01.10.2011 tarihinden önce imzalanması ve davanın bu tarihten sonra açılmış olması halinde, sözleşme tarihinde 6100 sayılı HMK yürürlükte bulunmadığından, sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinin münhasır yetkili olduğunun kabulü mümkün değildir. Böyle bir kabul, sözleşmenin imzalandığı tarihte değişik yer mahkemesinde dava açma imkânı bulunan tarafların seçimlik haklarını ortadan kaldıracaktır ve hak kaybına yol açacaktır. Tarafların sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olmayan bir kanun hükmünü öngörmeleri mümkün değildir. Sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olmayan bir kanun hükmünün, daha önce düzenlenen bir sözleşmeden doğan uyuşmazlığa uygulanması çağdaş hukuk sistemlerinde kabul edilen “Hukuk Güvenliği İlkesi"ne” açıkça aykırı olacaktır. Tarafların öngöremedikleri ve öngörmeleri mümkün olmayan bir sonuçla karşılaşmaları, “Taraflara Sürpriz Yapma Yasağı” olarak adlandırılmakta ve bir çok çağdaş hukuk sisteminde kabul görmemektedir. Bu bakımdan sözleşmeyle kararlaştırılan münhasır yetkinin 6100 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra imzalanan yetki sözleşmelerinde tatbiki uygun olacaktır. Aksinin kabulü, tarafların sözleşmeyle kazandıkları ve o tarih itibariyle Yasayla yetkili kılınan mahkemelerde dava açma imkânını ortadan kaldıracağından, tarafların böyle bir sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 19 ve 20. (6098 sayılı TBK"nın 26 ve 27.) madde hükümlerine uygun olan sözleşmedeki iradelerine, diğer anlatımla sözleşme hukukuna aykırı olacaktır. Bu husus aynı zamanda T.C. Anayasası"nın 48. maddesinde düzenlenen sözleşme hürriyetini de ihlal niteliği taşır. O halde, maddi hukuk alanında yapılan yeni kanunlar eski kanuna göre geçerli olarak yapılmış olan sözleşmeleri hükümsüz hale getirmedikleri gibi, usul sözleşmelerine ilişkin yeni kanun hükümlerinin dahi eski kanun zamanında yapılmış usul sözleşmelerinin geçerliliğini etkileyemeyeceğini kabul etmek gerekir. 01.10.2011 tarihinden önce imzalanmış bir sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nın 22. maddesine göre, sözleşme ile yetkili kılınan mahkemelerin yanında genel ve özel yetkili mahkemeler de yetkili olmaya devam eder. Davacı, 01.10.2011 tarihinden önce imzalanmış bir yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan yer dışında genel veya özel yetkili bir mahkemede dava açmışsa, artık açılan dava ile işlem tamamlanmış olup, 6100 sayılı HMK"nun 17. maddesindeki münhasır yetki sözleşmesine ilişkin hüküm olayda uygulanmaz. Sonuç olarak 01.10.2011 tarihinden önce HMK"nın 17. maddesine uygun yapılan yetki sözleşmeleri, 01.10.2011 tarihinden sonra da geçerliliklerini muhafaza etmektedirler. Böyle bir sözleşmede kararlaştırılan yetki şartı, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan HUMK’da belirtilen genel yetki kurallarını ortadan kaldırmayıp, genel yetkili mahkemelerin yanında, aslında yetkili olmayan bir mahkemenin dahi taraflarca yetkili kılınmasıdır. Yetki şartının, sözleşmenin tarafı olan kişileri bağlayacağı da kuşkusuzdur. Ayrıca, bir dava için birden fazla yetkili mahkeme var ise, davacı bu mahkemelerin birinde dava açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir. Davacı, bu mahkemelerin hiç birinde dava açmazsa, seçim hakkı davalıya geçer. Davacı yan, seçimlik hakkını doğru kullanmış ise, mahkemece, seçim hakkı kendisine geçmeyen davalı yanın yetki itirazının reddi ile esasa girilmesi gerekir.
    Diğer yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 12.06.2013 tarih ve 8-1013 E, 816 K, 25.12.2013 tarih ve 10-436 E, 1748 K sayılı ilamlarında açıklandığı üzere; Usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır. Yetki sözleşmesine, HMK"nın müdahalesini kabul etmek, derhal uygulama ilkesinin özü ile de çelişmektedir. Nitekim, sözleşme ile daha fazla yetkili mahkemede dava açma hakkı olan tarafların tek bir mahkemede dava açma hakkının kabulü, tarafların lehine değil, aleyhine sonuç doğurmaktadır.
    Öte yandan, HMK"nın yetkiyi düzenleyen maddelerinde kesin yetki halleri açıkça belirtilmiştir. HMK"nın 18/1. maddesi uyarınca, yetki sözleşmesi de ancak kesin yetki bulunmayan hallerde yapılabilir. Ancak, HMK"nın 17. maddesindeki, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemelerde açılabileceğine ilişkin yetki kuralı, aksi de kararlaştırılabildiğinden münhasır yetkiyi düzenlemekte olup, kesin yetki kuralı değildir. HMK"nın 19/2. ve 116/a maddesi uyarınca mahkemenin yetkisinin kesin yetki esasına göre belirlenmediği hallerde ise, yetki itirazı bir ilk itiraz olduğundan ve 19/2 ile 17/1. maddesi uyarınca cevap dilekçesinde süresinde ileri sürülmesi gerektiğinden, aynı Kanun"un 19/4. maddesi uyarınca da yetki itirazı süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmezse, yetkisiz mahkeme yetkili hale gelir. Kesin yetki bulunmayan hallerde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamaz. Davalının süresinde yetki itirazında bulunmaması halinde dava sırasında taraflar arasında aksi yönde zımnen oluşan ve geçerli olan bir yetki sözleşmesi kurulduğunun kabulü de gerekir. (Bkz. Prof. Dr. B. Kuru, Hukuk Muhamekeleri Usulü, El Kitabı, İstanbul 1995, Sh. 174 vd.) HMK"nın 17. maddesindeki, ""taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça” hükmünün bu anlama geldiği kabul edildiği taktirde bu madde anlam kazanacaktır. Somut olayda, davalı yan süresinde yetki itirazında bulunmuştur. Bu durumda mahkemece, sözleşmede kararlaştırılan yetki şartı, münhasır yetkiyi düzenlemekte olup, aksinin kararlaştırıldığı yönünde herhangi bir savunma ya da delil ileri sürülmediği, davanın sözleşmede kararlaştırılan münhasır yetkili yer mahkemesinde açıldığı gözetilerek, davalının yetki itirazının reddi ile uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, 01.10.2011 tarihinden önce yapılmış yetki sözleşmeleri için geçerli olan yazılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi