Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/4584
Karar No: 2015/4306
Karar Tarihi: 26.03.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/4584 Esas 2015/4306 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/4584 E.  ,  2015/4306 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÇAL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/11/2013
    NUMARASI : 2011/203-2013/237

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı R.. S.. vekili ile davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi G.. Ü.."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında, mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetli olup olmadığının araştırılması gerektiğine değinilmiş, mahkemece de bozma ilamı uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak akit tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olduğu, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğuna dair yeterli kanaat oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Hemen belirtmek gerekir ki; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan rapor neticesinde akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olduğu saptanmak suretiyle ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, keşfen belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapılmadığı da gözetilerek dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden vekalet ücreti takdir edilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları ile davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; murisin davaya konu 1992, 1994, 6374 parsel sayılı taşınmazları ile 190 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı eşi Fikriye"ye, 382, 2427, 8015, 8018, 8020 parsel sayılı taşınmazları ile 108 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı S.. Y.."e vekili olan davalı oğlu Selahattin aracılığı ile 21.02.2007 tarihli aynı akitle temlik ettiği, yine murisin 6612 parsel sayılı taşınmazını bizzat kendisinin 06.02.2004 tarihinde davalı oğlu Selahattin"e satış suretiyle devrettiği, Selahattin"in de bu taşınmazı 15.12.2006 tarihinde davalı Y.. B.."a aktardığı, 1925 doğumlu olan mirasbırakanın 09.04.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları, davalı oğlu Selahattin, davalı eşi Fikriye ile 27.05.1998 tarihinde ölen oğlu Mustafa"dan olma torunları olan dahili davalılar F.. E.. ile F.. G.."ın kaldığı, yargılama sırasında davacılardan M.. U.."ın, 12.08.2009 tarihinde davasından feragat ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, Bağkurlu olan ve çok sayıda taşınmazı bulunan mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, her ne kadar davalı mirasçılar Fikriye ile Selahattin, mirasbırakanın sağlığında taşınmazları mirasçılar arasında taksim ettiğini, kendilerine aktarılan taşınmazların da bu kapsamda devredildiğini ileri sürerek paylaştırma savunmasında bulunmuş ve mahkemece bu olgu kabul görmüş ise de; mirasbırakan tarafından dahili davalı mirasçılar F.. G.. ile F.. G.. Eskici"ye her hangi bir kazandırmada bulunduğunun dosya kapsamı ile ispatlanamadığı görülmektedir.
    Davalılar Sadık ve Yaşar"a yapılan temliklere gelince, hemen belirtmek gerekir ki; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların, tanık dahil her türlü delille kanıtlanma olanağı mevcuttur. Öte yandan; muvazaalı işleme taraf olan kişinin iyiniyetli olduğundan sözetme olanağı da yoktur.
    Davacı taraf, davalı Sadık"ın, davalı Selahattin"in eşinin akrabası olduğunu, davalılar Sadık ile Selahattin"in emanetçi kişi konumunda bulunduklarını ileri sürmüş, dinlenen bir kısım tanıklar da S.. Y.."in davalı Selahattin"in eşinin akrabası olduğunu doğrulamışlardır. Taşınmazlar başında yapılan keşif sırasında beyanları alınan mahalli bilirkişiler de; dava konusu taşınmazları murisin sattığını duymadıklarını, mirasbırakanın ölümünden beri davalı Selahattin"in kullandığını, halen de kullanmaya devam ettiğini beyan etmişlerdir. Öte yandan; murisin ölümünden 2 ay önce davalı Sadık"a 6 parça taşınmaz temlik edildiği halde, satış bedelleri de murisin terekesinden çıkmış değildir.
    O halde, davalı Sadık"ın muvazaalı işlemin tarafı olduğu, davalı Selahattin"den davaya konu avlulu kerpiç ev vasıflı 6612 parsel sayılı taşınmazı devralan davalı Yaşar"ın da iyiniyetli olduğunun söylenemeyeceği ve TMK"nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan da yaralanamayacağı açıktır.
    Öyle ise, miras bırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulü gerekir.
    Hal böyle olunca, davacı Melahat"ın davadan feragat ettiğine dair beyanı da gözetilmek suretiyle muris muvazaası hukuksal nedeni yönünden açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi