Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/11113
Karar No: 2015/4304
Karar Tarihi: 26.03.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/11113 Esas 2015/4304 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/11113 E.  ,  2015/4304 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SEYDİŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/03/2014
    NUMARASI : 2012/158-2014/132

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi G.. Ü.."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakanları Emine Genç"in 662 ada 346 parsel sayılı taşınmazdaki payını 25.09.1998 tarihinde davalı oğlu İbrahim"e satış göstermek suretiyle devrettiğini, İbrahim"in de 26.01.2012 tarihinde kızı olan diğer davalıya aktardığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar vekili, iddiaların doğru olmadığını, kayıt maliki olmayan İbrahim"e husumetin yöneltilemeyeceğini, öte yandan İbrahim ile eşi Fatmana"nın evlenince mirasbırakan ile birlikte yaşadıklarını, o dönem murise babadan kalan taşınmazlarla ilgili kardeşinin açtığı davalar sebebi ile murisin paraya ihtiyacının olduğunu ve gelini Fatmana"nın altınlarını alarak borçlandığını, çekişmeye konu payı da borcuna karşılık devrettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu payın borcuna karşılık mirasbırakan tarafından devredildiği, muvazaalı satışın sözkonusu olmadığı, bu haliyle de davacıların iddialarını ispat edemedikleri gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan E.. G.."in 662 ada 346 parsel sayılı taşınmazdaki 2/9 payını 25.09.1998 tarihinde davalı oğlu İbrahim"e satış göstermek suretiyle devrettiği, İbrahim"in de 26.01.2012 tarihinde 1985 doğumlu kızı olan diğer davalıya satış suretiyle aktardığı, 1929 doğumlu olan murisin 10.02.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı çocukları ile davalı oğlu İbrahim"in kaldıkları anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; her ne kadar davalı İbrahim; muris ile abisi H.. K.. arasında görülen davalar sebebi ile murisin paraya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle bir miktar para ile eşinin altınlarını verdiklerini, borcuna karşılık mirasbırakanın dava konusu payı devrettiğini savunmuş ise de, temlikin yapıldığı dönem murisin paraya ihtiyacının olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı, bu konuda tanık olarak gösterilen ve murisin de abisi olan davalı tanığı H.. K.."nın; mirasbırakana karşı dava açmayı düşündüğünü ancak vazgeçtiğini, mirasbırakanın kendisine para ödeyeceğini söylediğini ancak vermediğini beyan ederek, murisin paraya ihtiyacı olduğu iddiasını doğrulamadığı, öte yandan murisin eltisi olan tanık F.. G.. ile murisin komşusu olduğunu beyan eden tanık A.. K.."nun; davalı oğlunun baskıları sonucu murisin taşınmazını devrettiğini beyan ettikleri, yine tarafların amcası olan tanık H.. G.."in de; murisin paraya ihtiyacı olmadığını, davalı oğlu ve gelininden borç almadığını ifade ettiği, öte yandan; mirasbırakanın taşınmazı devretmesine rağmen üzerinde bulunan evinde ölene kadar yaşadığı anlaşılmaktadır.
    O halde, belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın davalı oğluna yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, diğer davalı Miyase"nin de murisin torunu İbrahim"in de kızı olması sebebi ile bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, iyiniyetli kabul edilemeyeceği ve TMK"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Kabul tarzı itibariyle de; keşfen belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapılmadığı gözetilerek dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile harcı ikmal edilmemiş değer üzerinden fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olması da isabetsizdir.
    Davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi