Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/338
Karar No: 2019/465
Karar Tarihi: 16.04.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/338 Esas 2019/465 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/338 E.  ,  2019/465 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “borca itiraz” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince İİK"nın 169/a maddesi uyarınca takibin durdurulmasına dair verilen 18.09.2014 tarihli ve 2014/794 E., 2014/951 K. sayılı karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 03.03.2015 tarihli ve 2014/29953 E., 2015/4718 K. sayılı kararı ile;
    “…Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
    Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçildiği, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda, borcu ödediğini ileri sürerek borca itiraz ettiği, mahkemece itirazın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
    Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, İİK"nun 169. maddesi uyarınca borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın İİK"nun 169/a maddesi uyarınca incelenmesi gerekmektedir. İİK"nun 169/a maddesi uyarınca borca itiraz halinde borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat külfeti borçluya aittir.
    HGK"nun 14.3.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.6.2001 tarih 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK"nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.
    Somut olayda, borçlunun ödediğini iddia ettiği 02.07.2013, 05.08.2013, 03.09.2013, 03.10.2013, 04.11.2013, 04.12.2013, 03.01.2014, 04.02.2014 tarihli toplam 8.000TL tutarındaki Türkiye İş Bankası dekontlarında atıf olmadığı, alacaklının cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanlarında bono bedelinin tahsil edildiğine dair kabul beyanı da bulunmadığına göre, anılan belge İİK"nın 169/a-1 maddesinde belirtilen yazılı belgelerden kabul edilemez. Bu durumda borçlunun borcu olmadığını İİK"nın 169/a-1. maddesinde sayılan belgelerle kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
    O halde mahkemece borca itirazın 8.000TL yönünden reddine, 17.500TL yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin tamamen kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…"
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.




    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    İstem, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itiraza ilişkindir.
    Borçlu vekili; müvekkili aleyhine yapılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak 01.06.2013 tanzim ve 02.03.2014 vade tarihli 25.000TL bedelli senedin, müvekkili tarafından aralarında başka bir borç ilişkisi bulunmayan alacaklıya verildiğini, müvekkilinin senedin düzenleme tarihi olan 01.06.2013 tarihinden bu yana vade tarihini beklemeden alacaklının Türkiye İş Bankası Adana Şubesindeki hesabına aylık düzenli 1.000TL ödeme yaptığını (02.07.2013, 05.08.2013, 03.09.2013, 03.10.2013, 04.11.2013, 04.12.2013, 03.01.2014, 04.02.2014) ve en son 07.03.2014 tarihinde Akbank Adana Yüzevler Şubesindeki hesabına 25.500TL ödemede bulunduğunu ancak alacaklının senedi müvekkiline iade etmeyerek haksız ve kötü niyetli takip başlattığını belirterek, takibin iptaline ve alacaklı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Alacaklı vekili; müvekkili ile borçlu arasında işçi-işveren ilişkisi olduğunu, işveren konumunda olan borçluya yapılmış olan işin karşılığında takip konusu senedin müvekkiline verildiğini, borçlunun bildirdiği Türkiye İş Bankası Adana Şubesindeki hesaba yapılan aylık 1.000TL düzenli ödemenin maaş ödemeleri olduğunu, müvekkilinin işten ayrılması sebebiyle borçlunun, işçilik alacaklarına karşılık müvekkiline 17.500TL miktarlı, 23.11.2013 düzenleme ve 02.03.2014 vade tarihli senet verdiğini, borçlunun banka havalesi ile yaptığı ödemenin 17.500TL bedelli senede karşılık yapıldığını, borçlunun takip konusu senede mahsuben herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek itirazın reddini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece; dosya içerisinde mevcut Akbank"ın 07.03.2014 tarihli 17.500,00TL miktarlı ve İş Bankası"nın 1.000,00"er TL miktarlı 02.07.2013, 05.08.2013, 03.09.2013, 03.10.2013, 04.11.2013, 04.12.2013, 03.01.2014, 04.02.2014 tarihli dekontları ile kayıtlar dikkate alındığında, takip dayanağı kambiyo senedinin 17.500,00TL ve her biri 1.000,00"er TL olan 8 ayrı ödeme hâlinde takipten önce ödendiği ve ödemenin İİK"nın 169/a maddesinde tanımlanan argümanlarla kanıtlandığı, bu dekontların ve ödemelerin başka bir alacağın karşılığı olduğunu ispat külfetinin alacaklıda olduğu, alacaklıya yeteri kadar imkân verildiği ancak bu ödemelerin başka bir alacakla, borç ilişkisinden neşet ettiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı gerekçesiyle İİK"nın 169/a maddesi uyarınca takibin durdurulmasına ve itiraza uğrayan alacağın %20"si oranındaki tazminatın alacaklıdan alınarak borçluya verilmesine karar verilmiştir.
    Alacaklı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 102. maddesi kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin muaccel borç için yapılmış sayılacağını, birden çok borcun muaccel olması hâlinde borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabul edileceğini, takip yapılmamış ise vadesi önce gelmiş olan borç için yapılmış sayılacağını, birden çok borcun aynı vadeli olması hâlinde ödemenin orantılı olarak yapılacağını, borçlardan hiçbirinin vadesi gelmediği takdirde ödeme güvencesi en az olan borç için ödemenin yapılacağını kesin bir dille emrettiği, somut olayda borçlu ödemelerin senede mukabil olarak yapıldığını iddia ederken, alacaklının belgeye dayalı meblağların maaş ödemesi olduğunu savunduğu, ödemelerin takip dayanağı kambiyo senedinin karşılığı kısmi ödemeler olduğunu ispat külfetinin öncelikle borçluda olduğu ve borçlunun bu iddiasını 02.07.2013 - 05.08.2013 - 03.09.2013 - 03.10.2013 - 04.11.2013- 04.12.2013 - 03.01.2014 - 04.02.2014 tarihli T. İş Bankası internet şubesinden alınan dekontlara dayandırdığı, dekontlarda ödemenin neye istinaden yapıldığı konusunda herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, bu durumda yapılan ödemelerin hangi borca mahsuben olduğunu belirlemede TBK"nın 102. maddesinin referans alınması gerektiği, 8.000,00TL"lik ödemenin neyin karşılığı olduğu konusunda dekontta bir açıklık bulunmadığına göre ödemenin takip konusu muaccel borç için yapıldığının kabulü gerektiği, alacaklının bu ödemelerin maaş karşılığı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK"nın 169/a-1. maddesi kapsamında borçlunun borca itirazını, takip konusu senede atıf bulunmayan T.İş Bankası dekontları ile ispatlayıp ispatlayamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun (İİK) “İtirazın İncelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin 1. fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermektedir.
    Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz bir dava değildir. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 778).
    İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikâyetleri, İcra ve İflas Kanunu"nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağlar. Sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olup, genel mahkeme gibi geniş yetkili bir mahkeme değildir. Bu sınırlandırılmış yetkisinden ötürü icra mahkemesi kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Mahkemenin takip hukukuna ilişkin kararları sadece yürütülen takip konusu bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku anlamında kesin hüküm teşkil eder. Bunun sonucu olarak icra mahkemesi tarafından verilen karar daha sonra genel mahkemelerde dava konusu yapılabilir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; borçlunun borca itirazını ispatlamak için sunduğu her biri 1.000TL bedelli, 02.07.2013, 05.08.2013, 03.09.2013, 03.10.2013, 04.11.2013, 04.12.2013, 03.01.2014, 04.02.2014 tarihli T. İş Bankası"na ait dekontlarda takip konusu senede atıf bulunmamaktadır. Bu durumda, İcra Mahkemesinin sınırlı ve biçimsel inceleme yetkisine göre, borçlu borca itirazını İİK"nın 169/a maddesinin 1. fıkrası kapsamında ispatlayamamıştır. Alacaklının, anılan ödemelerin borçlu tarafından kendisine yapılan maaş ödemeleri olduğu beyanından hareketle, ispat külfetinin alacaklıya yüklenmesine İcra ve İflas Hukukunun prosedürü içerisinde imkân bulunmayıp, bu husus genel mahkemede yargılamayı gerektirir.
    Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi