23. Hukuk Dairesi 2015/1926 E. , 2015/8311 K.
"İçtihat Metni" T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar ..... ve ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin 10.02.2010 tarihli 2009 yılı Olağan Genel Kurul tutanağında davalıların ibra edilmediğini, yine 22.03.2010 tarihli Olağanüstü Genel Kurul tutanağının 6 no"lu gündem maddesinde ibra edilmeyen önceki yönetim kurulu üyeleri olan davalılar hakkında tazminat davası açılmasına oybirliği ile karar verildiğini, 2009 yılı muhasebesini özetleyen bilançoda kooperatif kasasında 40.000,00 TL civarında nakit paranın bulunduğunun göründüğünü ancak bu paranın kasada bulunmadığını, davalıların uhdesinde olduğunu, müvekkili kooperatifin davalılar tarafından 300.000,00 TL civarında borçlandırıldığını, davalıların 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"na ve kooperatif anasözleşmesine aykırı olmasına rağmen kooperatifle ticari ilişki içine girdiklerini, yine davalılar tarafından kooperatifin ortağı olmayan şahıslarla ticari alışveriş yapıldığını, muhasebe kayıtlarında yer alan demirbaş listesinin gerçekle örtüşmediğinin anlaşıldığını, tüm bunların yanı sıra kooperatifin her tür yükümlülükleri yerine getirilmediğinden gecikme cezaları, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile karşı karşıya olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ....., hem yönetimden, hem de kooperatiften 29.06.2009 tarihinde istifa ettiğini, ibra edilmeyen yönetimde 26 gün kaldığını, atılı olan suçların hiçbirine dahil olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ..... vekili, müvekkili hakkında açılan işbu davanın davada isnat edilen hiçbir hususun gerçekle uyuşmadığını, öncelikle kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açılabilmesi için genel kuruldan yetki alınarak denetçiler tarafından dava açılması gerektiğini, kooperatifin husumet ehliyeti bulunmadığını, davanın dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmesi gerektiğini, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin tazminat sorumluluğunun doğabilmesi için yönetim kurulu üyesinin kasıt veya ihmal neticesinde kusurlu bir davranışının söz konusu olması, bu davranış neticesinde kooperatif nezdinde bir zararın doğmuş olmasının zorunlu olduğunu, müvekkilinin kusuru, kastı veya ihmalinin söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, söz konusu kooperatifin anasözleşmesinde dava açma yetkisinin kimlere verildiğinin açık olarak belirtildiğini, buna göre bu nevi bir davanın genel kuruldan alınacak bir yetki ile denetçiler tarafından açılması gerektiğini, kooperatifin bu konuda denetçilere dava açması için herhangi bir yetki vermediğini, bu nedenle husumet yönünden davanın esasına girilmeden usulden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kooperatif anasözleşmesinin 36. maddesinin ilk cümlesi gereğince bilançonun tasdikine dair olan genel kurul kararının yönetim kurulu ile denetim kurulunun ibrasını da kapsadığını, 10.02.2010 tarihli genel kurul kararında bilançonun tasdik edildiğini, dolayısıyla madde kapsamınca yönetim kurulunun da ibra edilmiş olması gerektiğini, bu nedenle ibra edilen yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan davanın reddinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Davalı ...., davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalılar .... ile .."in kooperatif yönetiminde yer almadığı, davalı ..."ın 01.06.2009-10.02.2010 tarihleri arasında kısa süreli olarak yönetim kurulunda görev yaptığı ancak davacı kooperatifin zararına neden olan fiili ve kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, bu davalılar yönünden davanın reddine, davalı kooperatifin tutulması gereken defterlerinin muhasebe usullerine göre tutulmamış olduğu, esas ve muavin kayıtlarının birbirini tutmadığı, 2009 yılında alınan mallara ilişkin fatura ve belgelerine göre satıcı firmalara 44.210,04 TL ödeme yapıldığı halde aynı tutarın defterlere alacak ve borç olarak ayrı ayrı yazılması nedeniyle mükerrer ödeme yapıldığı, mükerrer ödeme dolayısıyla, davacı kooperatifin 44.201,04 TL zararının bulunduğu, davalılar .... ile..."in, görevlerinde gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle kusurlarının bulunduğu gerekçesiyle, bu davalılar bakımından davanın kısmen kabulü ile 44.210.04 TL"nin davalılar .. ile ....."den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı ..... vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, kooperatifin eski yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’ya eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, kooperatif ile ortağı arasındaki ortaklık ilişkisinden doğan davaların 1163 sayılı Kanun"un 99. maddesinde ticari dava olduğu kabul edilmiş ise de, münhasıran Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu öngörülmemiştir. Buna göre 31.03.2010 dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olan işlerden olup, anılan 5/3 ve HUMK"nın 188. madde hükmü uyarınca davalı tarafça süresinde iş bölümü itirazı yapılmadığından ve Asliye Hukuk Mahkemesi miktar yönünden görevli olduğundan, davaya bakılması doğru olmuştur.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. madde hükmü ve 98. madde yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336/5. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri yasa ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasden veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi için 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 341. maddesi hükmüne göre, genel kurulca sorumluluk kararı alınması ve davanın denetçilerin tümü tarafından ya bizzat ya da denetçi sıfatıyla vekalet vererek avukat aracılığı ile açılıp, takip edilmesi gerekmektedir. Ancak bu hususlarda eksiklik bulunması halinde, bunlar dava şartı olmayıp sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinde olduğundan, dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu hususlar üzerinde mahkemece re"sen durulması zorunludur. Dava, 6102 sayılı TTK"nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılsa idi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollamasıyla dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nın 555/1. maddesi gereği işbu davanın davacı kooperatif adına temsilcileri ya da vekili tarafından açılması gerekecek idi. Zira, 6762 sayılı TTK"nın 341. madde hükmü, 6102 sayılı TTK"nda yer almadığından, mahkemece, davaya davacı kooperatif temsilcilerinin huzuruyla ya da onların vekilleri marifetiyle devam edilmesi gerekecek idi.
Somut olayda, davalı yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılması yönünde 22.03.2010 tarihli genel kurul kararı mahkemeye sunulmuş ise de, davanın yönetim kurulu üyeleri tarafından açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davanın açılması ile davanın açılması işleminin tamamlanmış olduğu ve derhal uygulama ilkesinin söz konusu olmadığı ve YHGK"nın .... tarih ve ... E., ... K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 341. madde hükmünün uygulanması gerektiği gözetilerek, ilgili Ticaret Sicil Memurluğu"ndan davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçiler belirlenerek, bizzat davayı takip etmelerine veya davayı açan ve takip eden vekile denetçi sıfatıyla vekaletname vermelerine ya da vekaletname verecekleri başka bir vekil aracılığıyla davayı takip etmelerine olanak tanınması için HMK"nın 52, 53, 54 ve 77/1. madde hükümleri uyarınca uygun bir kesin süre verilmesi, noksan olan bu usuli işlemler yerine getirildikten sonra esasa girilip, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi, verilen süre içinde vekaletname vermezler ya da asıl olarak davayı takip edeceklerini bildirmezler ve asıl olarak davayı takip etmezler ise davanın HMK"nın 54/son ve 77/1. madde hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu usuli eksiklik ve bu yöndeki savunma üzerinde durulmadan, uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmesi doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre, davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar .... ve .... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün anılan davalılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.