Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/20-446
Karar No: 2009/559
Karar Tarihi: 25.11.2009

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/20-446 Esas 2009/559 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2009/20-446 E.  ,  2009/559 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ        : Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ        : 25/12/2008
    NUMARASI        : 2008/68-2008/512

    Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi, tapu iptali ve tescil ile orman şerhinin terkini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile orman şerhinin iptaline dair verilen 23.03.2006 gün ve 2002/313 E., 2006/75 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.06.2007 gün ve 2007/597 E., 2007/8170 K. sayılı ilamı ile;
    “...Kadastro sırasında ...Köyü 389 parsel sayılı 89.469 m2 yüzölçümündeki taşınmaz Aralık 1955 tarih 100 sıra numaralı tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile R. B.. adına tespit edilmiş, daha sonra satış yoluyla S. L..’ye geçmiştir. Ö. G.. parseli satış vaadi sözleşmesiyle S. L.."den satın aldığı iddiası ile İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tescil davasının kabulüne dair verilen 1997/260-246 sayılı kararın kesinleşmesi üzerine çekişmeli taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde bulunan “ormanla ilişkisi vardır” yönündeki şerh sebebiyle tapuda infaz işlemi yapılamamış, ancak parselin tapu kaydına 28.11.1995 tarihinde “ormanla ilişkisi vardır” ve 26.06.1997 tarihinde “İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/260-246 sayılı karar ile Ö. G.. lehine tescil kararı vardır” şerhleri konulmuştur. Davacılardan Orman Yönetimi; 389 parselin kesinleşen orman kadastro haritası sınırları içinde kaldığından tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescili ve davalıların el atmalarının önlenmesi istemiyle, Ö. G.. de 389 sayılı parselin makiye ayrıldığı ve toprak tevzi komisyonunca topraksız çiftçiye dağıtıldığı, Y.İ.B.B.G.K.’nun 1993/5-1996/1 sayılı kararı uyarınca geçerli tevzi tapusunun olduğu, orman ile ilgisinin bulunmadığı,  çekişmeli taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine konulan orman şerhinin ve  40 nolu orman kadastro komisyonunun 1988 yılında ilan edilen kararının iptaline karar verilmesi istemiyle açtıkları davalar H.Y.U.Y.’nın 45. maddesi uyarınca birleştirildikten sonra Orman Yönetimi tarafından açılan davanın reddine, davacı Ö. G... ‘ün davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine konulan “ormanla ilişkisi vardır” şerhinin ve 40 nolu orman kadastro komisyonunun 389 parsele ilişkin tutanak, harita ve komisyon kararlarının iptaline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
       Dava; orman sınırları içinde kalan taşınmaza ait tapu kaydının ve tescil birleşen davada tapu kütüğünün beyanlar hanesindeki orman şerhinin ve 1988 yılındaki 40 nolu orman kadastro komisyon kararının iptaline ilişkindir.
       Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 28.06.1940 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 1951 yılında 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1968 yılında genel arazi kadastrosu, 15.06.1988 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
    Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda özetle: “.... Köyünde 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 28.6.1940 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosunda  sınırlandırılan ormanın Temmuz 1945 tarih 39 numarada... Devlet Ormanı ismiyle 1957 Hektar 2500 m2 yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği, çekişmeli  taşınmazın  tamamının bu ormanın  sınırları  içinde olduğu 1950  yılında  5653  Sayılı Yasa  gereğince   makiye   ayrıldığı, toprak   tevzi   komisyonunca  5  ada   3  parsel numarası ile R. B.."e tevzi yoluyla verilerek Aralık 1955 tarih 100 numarada adına tescil edildiği, daha sonra 1987 yılında 40 nolu orman kadastro komisyonuca yapılan orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde uygulaması sırasında eylemli orman olması nedeniyle orman sınrıları içinde bırakıldığı, taşınmaz % 8-15 eğimli olup, bazı bölümlerinin çayır otları, bazı bölümlerinde eğrelti, böğürtlen, meşe, erika vb bitkilerle fidanlarının bulunduğu, Y.İ.B.B.G.K.nun 1993/5 E., 1996/1 K. sayılı kararı gereğince davacı kişiye  ait tapu kaydının geçerli olduğu” bildirilmiştir.
    Bilindiği gibi 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 1/son ve 43. maddesi gereğince orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan makilikler muhafaza ormanı olduğundan makiye ayrılamaz. 1. Hukuk Dairesinin 19.09.2001 gün ve 8253/9337 sayılı ve 14.10.1999 gün 7693/9956 sayılı ve 27.03.2003 gün 2666/2623 sayılı kararları ve konu ile ilgili 20. Hukuk Dairesi kararlarında kabul edildiği gibi orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan makilikler "muhafaza ormanı" sayıldığından makiye ayrılamaz ve toprak tevzi yoluyla dağıtılamaz, dağıtılmış olsa bile yolsuz olarak oluşturulan böyle bir tapuya yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararına rağmen değer verilemez. Çünkü 4753 Sayılı Yasada ormanların tevzi yoluyla dağıtılacağına dair bir hükümde bulunmadığı gibi, maki komisyonlarının yaptığı işlemin orman sınırı dışına çıkarma işlemi değil "makilik yer olduğunu belirleme" işlemi olduğu, 5653 Sayılı Yasada ve ne de bu yasa uyarınca çıkartılan yönetmelikte maki komisyonlarına "orman sınırı dışına çıkartma" yetkisi verilmemiştir. Aslında orman olduğu halde yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak yapılan makiye ayırma işlemi yok hükmünde olduğu gibi Orman Yönetimi tarafından her zaman iptal edilebilir.
    Davanın özelliği nedeniyle maki tespit komisyonlarının kuruluşunun ve yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesi zorunlu görülmüştür.
    1-22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile "5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği" kabul edilmiş olduğuna göre, bunun karşı kavramından “yasaya uygun kurulmayan komisyonların yasal olmayacağı ve yine yasaya uygun kurulmayan ve yasaya uygun görev yapmayan komisyonların yaptıkları işlemlerin de yasal olmayacağı ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği ve bu yerlerin zilyetlikte kazanılması konusunun içtihadı birleştirme kararının konusu olmadığı” sonucuna ulaşılır.
    2- 24.03.1950 tarihinde kabul edilip, 03.04.1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 5. maddesi “Devlet Ormanlarının ve bu ormanların içinde ve bitişiğindeki otlak, yaylak, kışlak, sulak; diğer ormanlar ve her nevi arazinin sınırlaması işi bir yüksek orman mühendisinin başkanlığı altında Adalet Bakanlığınca hukuk mezunları arasında tayin edilecek bir hukukçu üye ile il genel meclisi daimi encümeni tarafından seçilecek bir üyeden müteşekkil bir komisyon tarafından yapılır. Bu komisyonlar beldelerde belediye encümenleri, köylerde ihtiyar kurulu tarafından seçilecek lüzumlu bilirkişilerin fikirlerinden de faydalanılır...” şeklinde olup, komisyonların nasıl ve kimlerin katılımı ile kurulacağını gösterdiği halde, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Makilik ve Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmeliğin "Amaç" başlıklı 1. maddesi “5653 Sayılı Yasanın birinci maddesinin (E) bendi hükmü ile ormandan sayılmadığı belirtilen ve memleketimizde Karadenizin Kızılırmaktan itibaren batısında, Ege ve bilhassa Akdeniz sahil mıntıkalarındaki devamlı hasılat vermeyen veya muhafaza ormanı mahiyetini taşımayan makiliklerin orman sahaları ile tedahüllerini önlemek için 1/25000 mikyaslı askeri haritaları bulunan ilçelerde ve diğer lüzum ve zaruret görülen yerlerde makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırları orman tahdit komisyonları veya mahalli orman işletme teşkilatı tarafından teşkil edilecek komisyonlar tarafından tesbit olunacak ve arz üzerinde özel işaretler ile belli edilecektir.
    Komisyonların çalışmaları sırasında mıntıkasındaki işlerden bilgi edinmek ve komisyonda çalışmak üzere o yerin bölge şefi orman bakım memuru da bulundurulacaktır." şeklindedir.
    Görüldüğü gibi; yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman tahdit komisyonları tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, yasaya aykırı olarak mahalli orman idaresince oluşturulacak komisyonlar tarafından da yapılabileceği öngörülmüştür. Yönetmelikler, yasa ve tüzüklerin uygulama alanını gösterir, yasalardaki düzeni değiştirir, yeni hükümler getiremez. Hukukun en temel ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, hukukun şekli kaynaklarından olan yasalar, Anayasa hükümlerine, yasaların uygulamasında karşılaşılacak sorunların açıklığa kavuşturulması için çıkarılan yönetmelikler de kaynağını bulduğu yasalara aykırı olamaz. Aykırılık durumunda,  Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan mahkemeler Anayasa ve yasaya aykırı olan idari tasarruf niteliğinde olan yönetmeliği uygulayamaz ve yasalara aykırı yönetmelik hükümlerine değer veremez. Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2005 gün 2005/11-81-118 K. ve 30.06.1999 gün ve 1999/21 - 892 - 864 sayılı kararları da bu yöndedir.
    Yine 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1-e maddesi ile  "maki cinsinden her türlü ağaçlıklarla örtülü yerler orman sayılmaz" hükmü getirildiği halde, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliğinin 2/1. maddesinde, hangi cins ağaççıkların maki florası olduğu açıklandıkan sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasında "Yukarıda sayılan ağaççıklardan müteşekkil formasyonla örtülü sahalar düz ve inbat kabiliyeti fazla olan yerlerde,  işgal sahaları itibariyle % 10 nisbetine kadar KORU ve % 25 nisbetine kadar BALTALIK ORMAN teşkil eden  ağaçları  ihtiva  etse dahi  maki sayılır"  şeklinde  belirtilmiştir.
    Görüldüğü gibi, yasanın 1-e maddesi ile sadece "maki cinsinden her türlü ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz" hükmüne karşılık, yönetmeliğin 2/2 maddesi ile "% 10 nisbetinde KORU ve % 25 nisbetinde BALTALIK ORMANLARIN da maki sayılacağı" belirtilerek,  yasanın orman olarak tanımladığı yerler yasaya aykırı olan yönetmeliğin bu maddesi ile maki sayılmış ve maki kavramı orman aleyhine genişletilmiş olduğundan, yukarıda belirtildiği gibi yasaya aykırı yönetmeliğe değer verilemez.
    3- Somut olayda, yörede orman kadastrosu 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşmiştir. Orman kadastrosunun yapıldığı tarihte 3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz süresi üç aydır. Bu süreyi geçirenler için 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının Muvakkat 3. maddesi hükmü ile "3116 Sayılı Yasanın 7. maddesinde yazılı üç aylık itiraz süresini geçirenlere bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı aylık itiraz süresi" getirildiği halde, bu süre içinde de orman kadastrosunun iptali için bir dava açılmamış ve dava konusu taşınmazı orman sınırları içine alan orman kadastro işlemi kesinleşmiştir. Kesinleşen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makam yetkili değildir. Makiye ayırma işlemi kesinleşen orman sınırını değiştirme işlemi olmayacağından, esasen makiye ayırma komisyonlarına yasa ve yönetmelikte böyle bir yetki de verilmediğinden, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmaz orman sınırları içinde kalmaya devam etmesi nedeniyle,  orman rejimi dışına çıkarma işleminin kesinleştiği güne kadar hukuken orman olduğunun kabulü zorunludur. Somut olayda orman rejimi dışına çıkarma işlemi bu güne kadar yapılmamış, çekişmeli taşınmaz 1988 yılında fiilen orman olması nedeniyle orman sınırları içinde bırakılmıştır.
    4- 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinin (e) fıkrasında "maki cinsinden her türlü ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz”, aynı yasanın 4. maddesinde ise  “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer” hükümleri bulunmaktadır. Sözü edilen yasa,  03.04.1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasanın geriye yürüyeceği konusunda bu yasada ve yönetmelikte hiç bir hüküm bulunmadığı gibi, yine yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde “Yasanın yürürlüğü tarihinden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan makiliklerin,  tapulu tarlaların,  ham toprakların,  meraların ya da çayırlıkların makiye ayrılacağı” konusunda da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. 6831 Sayılı Orman Yasasını değiştiren 23.09.1983 gün 2896 Sayılı ve 05.06.1986 gün 3302 sayılı yasalar ile de ormanlar aleyhine bir takım hükümler yürürlüğe konulmuştur. Bu yasaların yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan ormanlarda da bu yasaların uygulanacağı konusunda hiç bir hüküm bulunmamaktadır.  Ancak,  her iki yasanın geçici 2. maddesinde "bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmasına başlanmış, ancak TAMAMLANMAMIŞ ORMAN KADASTROSU ve orman rejimleri dışına çıkarılması işlemleri, bu yasa ile değiştirilen ilgili madde hükümlerine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca tamamlanır."  hükmü bulunmaktadır. Demek ki, orman aleyhine hükümler getiren bu yeni yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten önce tamamlanmış Orman Kadastrosuna uygulanmayıp, ancak, tamamlanmamış işlere uygulanacaktır. Bilindiği gibi, kadastro işlemleri askı ilan tarihinin sonunda kesinleşir. H.G.K."nun 11/03/1992 gün ve 1991/14-253-1992/170 sayılı kararı ile, orman kadastro çalışmalarının bitirildiği tarihin KADASTRONUN TAMAMLANMA tarihi olacağını, askı ilanı, yeni yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönemde yapılsa bile, yeni yasanın (ilan tarihinde yürürlükte olan 3373 Sayılı Yasanın), eski yasanın (3302 Sayılı Yasa) yürürlüğü döneminde tamamlanmış işlere uygulanamayacağına karar vermiştir.
    H.G.K."nun  09/03/1988 gün 1987/2 - 860 - 1988/232  ve 23.11.1988 gün  1988/1 - 825 - 964 ve 20.12.1989 gün 1989/12 - 539 - 662  ve 06.03.2002 gün 2002/1-119 - 135 ve 26.06.2002 gün 2002/14 - 517 - 534 ve  23.10.2002 gün 2002/11-633 -847 ve  13.10.2004 gün 2004/10 - 528 - 533  ve 23.03.2005 gün 2005/14 -172 -195 ve 06.04.2005 gün   2005/10 - 183 - 241 ve 12.07.2006 gün 2006/4 - 519 -527 ve 08 - 11 – 2006 gün ve 2006/14-701-698 ve aynı gün 2006/14-699-700  sayılı  ve  daha birçok  kararlarında  kabul edildiği gibi, yasada aksine bir hüküm bulunmadıkça yeni çıkartılan yasa yürürlük tarihinden itibaren hukuksal sonuç doğurur. Yürürlüğe giren Yasa yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmaz. Her hangi bir yasa veya düzenleyici kural yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bunun doğal sonucu yasalar yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayları etkilemez, geriye yürümez. Yasa uygulayıcıları, başta yargı organları olmak üzere yasaları geriye yürür sonuçlar doğuracak biçimde yorumlamamakla yükümlüdür. Hukuk güvenliği bunu geriktirir. Kısaca, bu durum, “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi” ile ilgili usul hukukunun gereğidir.
    Bu durumda; 5653 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan yer makilik olduğu düşüncesiyle Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulmayan ve yine yasa hükümlerine uygun olarak görev yapmayan komisyonlar tarafından, hiç bir yasal dayanağı bulunmayan işlemle makiye ayrılması yok hükmündedir. Komisyon, yasa ve yönetmeliğe uygun olarak kurulup yasa ve yönetmeliğe uygun olarak görev yapmış olsa dahi yine sonuç değişmeyecek, 5653 Sayılı Yasa 03.04.1950 tarihinde yürürlüğe girdiğinden bu tarihten önce kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan bölgede yapılan makiye ayırma işlemi, yasal dayanağı bulunmadığından yine yok hükmünde olacaktır.
    Öyle ise, 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesindeki "her türlü ağaççıklarla örtülü yerler orman sayılmaz" hükmünün, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekir. Nitekim, yönetmeliğin 2/3 maddesi "... muhafaza karakterini haiz bütün makiliklerle, yıllık veya periyodik devamlı orman hasılatı vermesi mümkün meyilli veya düz arazideki makilikler orman sahaları içine alınabilir." şeklindedir. Yönetmelik hükmü, “bu tür makiliklerin kesinleşmiş orman sahası içinde bırakılır” şeklinde değildir. Bu tür makiliklerin orman sahası içine alınabileceğinden söz ediyor. Yönetmeliğin bu hükmünden dahi 5653 Sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde maddede tanımı yapılan makiliklerin orman sahası içine alınabileceğini göstermektedir. Çünkü, Kesinleşmiş orman kadastro sahaları içinde kalan bu tür makilikler zaten orman sahası içinde ve hukuken orman olduğundan, yönetmeliğin bu maddesi gereğince, maki komisyonlarının "orman sahası içine alacağı makilikler" yasanın yürürlüğe girdiği tarihte henüz orman kadastrosu yapılmamış yerlerdeki makiliklerdir.
    5- Yine, yönetmeliğin 1. Maddesinde " ...devamlı hasılat vermeyen veya muhafaza ormanı mahiyeti taşımayan makiliklerin, orman sahaları ile tedahüllerini (birbirinin içine girmesini) önlemek için 1/25.000 mikyaslı askeri haritaları bulunan ilçelerde ve diğer lüzum ve zaruret görülen yerlerde makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırları"nın belirleneceği," 4. Maddesinde de  "... askeri haritalar üzerinde belli edilecek noktaların birleşmesiyle husule gelecek sınır hatları, orman hududunu teşkil edeceği",  5. Maddesinde "Belli edilen sınır hatları tahdit görmemiş (orman kadastrosu yapılmamış)  ilçelerde orman tahdit komisyonlarınca sonradan aletle ölçülüp, usulü dairesinde tespit olunmak şartıyla orman ve makilik sahaların sınırlarını teşkil edeceği" hükümleri bulunmaktadır.
    3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde maki komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmamakta, makilik saha olarak ayrılacak yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceği belirtilmektedir. 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, maki belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağı açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesi; aklın, mantığın ve kadastronun gereğidir.
    6- Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitirir. Yasal değerini yitiren bu tür tapu kayıtlarına 1744 Sayılı yasanın 2. madde uygulaması dışında hiçbir surette değer verilemez (H.G.K. 1978/778 Sayılı kararı).  Yine, Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” kabul edildiğine göre, yıllar önce oluşturulan eski tapu kayıtlarına değer verilmeyen böyle bir yerde,  zilyetliğe değer verilmesi düşünülemez.
    7- Gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1981 Anayasasının 169/2. Maddesindeki "Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez" hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayıldığından böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eylemi orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturur. Kesinleşen  orman  kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakimi, kesinleşen orman kadastrosunun 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın  715 (E.641)  Maddesi   hükmüne göre "...yararı   kamuya  ait  mallar,  Devletin hüküm ve  tasarrufu altındadır.... yararı kamuya ait ... yerler,  kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz" ve yine M.Y."nın 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden,] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayarak o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içinde ise, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde elatan kişiyi mahkum etmektedir. H.G.K."nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığı sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirlenir. Çünkü, makiye ayrılmakla o yer kesinleşen orman kadastro sınırları dışına çıkartılmamıştır. Bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay"ın uygulaması bu şekilde olmuştur. 3116 Sayılı Yasanın 13 ve 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddeleri gereğince “kadastrosu yapılıp kesinleşen ormanlar hiçbir resim ve harç alınmadan Hazine adına tapuya tescil olunur”. Yasanın bu emredici hükmü devlet memurlarınca şu ya da bu nedenlerle yerine getirilmemiş olsa bile durumu değişmez. Orman kadastrosu kesinleşmekle o yerin mülkiyeti orman olarak Hazineye geçer. Tescil işlemi kurucu delil açıklayıcı bir işlemdir. Çünkü, arazi kadastrosunda da kesinleşen tesbit tutanağı ya da komisyon kararı 3402 Sayılı Yasanın 12/2. maddesi gereğince zamanında tapuya tescil edilmemiş olsa bile, tesbit tutanağının veya komisyon kararının kesinleşmesiyle mülkiyet hakkı doğar. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun oybirliği ile verdiği 06.02.2002 gün ve 2002/8-72-60 sayılı kararı ile “kesinleşen kadastro komisyon kararı ile mülkiyet hakkının belirleneceği” kabul edilmiştir. Kesinleşen orman sınırı içinde olan ancak, yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerde sürdürülen zilyetlik, Anayasa ve yasalar karşısında suçtur. Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramaz. Bunun doğal sonucu olarak da, kesinleşen orman sınırı içinde bulunan makilik, çayırlık ya da hali bir yere zilyet olan kişinin eylemi hukukça değer taşımaz.
    8- 3116 Sayılı Yasa ve bu yasanın kimi maddelerini değiştiren 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte bulunan 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi ile 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte olan “funda veya maki ile örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler orman sayılmaz” hükmü getirilmiştir.
    6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve Şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatname 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliği"ni yürürlükten kaldırmıştır. 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlükten kaldırıldığı halde 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan ve “Maki Yönetmeliği” ismi verilen düzenleme 24.12.1965 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. İşte, Daireye gelen dava dosyalarında görülmektedir ki; 17.08.1950 tarihli tamimle yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesine göre çıkartılan Maki Talimatnamesi uyarınca makiye ayırma çalışmaları yapılmıştır.
    3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi, orman kadastrosu komisyonlarının yaptığı orman kadastrosu işlemlerinin 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesi orman ve orman rejimi dışına çıkartma (2/B) işlemlerinin sonuçlarının ilan edileceğini ve ilan süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmasa işlemlerin kesinleşeceğini bildirmiştir. Yine bu yasa ve bu konuda çıkarılan yönetmeliklerde, ilanın süresi ve nerelerde nasıl yapılacağı, ilandan sonra kişiler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği ve itirazın reddi halinde davanın kimler tarafından ne zaman, hangi mahkemelerde açılacağı, konuları ayrıntılarıyla gösterildiği gibi 2613, 5602, 766 ve 3402 Sayılı Kadastro Yasaları ve bu yasalar gereğince çıkartılan yönetmeliklerde de bu konuda açıklayıcı emredici hükümler bulunduğu halde, gerek 6831 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan çalışmaların hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı, konularında hiçbir hüküm bulunmamaktadır.
    Bu durum, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, yine kesinleşen orman kadastro sınırı içinde bulunan taşınmaz hakkında yapılan makiye ayırma işleminin orman sınırı ve orman rejimi dışına çıkartma işlemi olmadığı, (20. Hukuk Dairesinin konularla ilgili kararları ve 16. Hukuk Dairesinin 08.10.1996 gün 1996/3416-4415 Sayılı kararı)  makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmelidir.  Çünkü, "orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma" kavramı 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer almış ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi değiştirilerek “bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işlemi orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanılmış ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerler kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi orman rejimi dışına çıkartılmıştır. Orman Yönetiminin uygulamalarına paralel olan 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili tüm kararlarında ve 1.  Hukuk Dairesinin 19/07/2001 gün 8253/9337 Sayılı, Y.K.D."nin Mayıs 1991, 5. sayısında yayınlanan 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün ve 1990/5423-1991/121 sayılı kararında, orman sınırı içinde olan ancak makilik niteliğini taşımadığı halde makiye ayrılan yer hakkında yapılan makiye ayırma işleminin geçersiz olduğu, o yerin orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
    9- 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D.nin Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı 7. Hukuk Dairesinin 13.12.2004 gün 2004/4196-4556 ve 17. Hukuk Dairesinin 24.01.2005 gün 2004/13872-165 ve 25.01.2005 gün 2004/13823-163 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
    Orman Yönetimi de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürütmüş, yasaya aykırı olarak yapılan bir kısım maki çalışmalarını iptal etmiş, kesinleşen orman sınırları içinde makiye ayırma çalışması yapılmışsa bunun hiç bir yasal değeri bulunmadığını kabul ederek somut olayda olduğu gibi 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması yaptığı yerlerle 2/B madde koşullarını taşımayan yerleri orman kadastro paftalarının yenilenmesi (aplikesi) sırasında orman sınıları içinde bırakmış, orman niteliğini yitiren yerleri 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartmış ya da 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesindeki “… her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti, orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince çıkartılan 26/Mayıs/1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinin 31. maddesi ve 25 Haziran 1970 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 26-38. ve 19 Ağustos 1974 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 32/j-51. ve 20 Mayıs 1984 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 22/k-35.  ve 02 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 17/k-28. ve son olarak 15 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 20/k-31. maddelerindeki "maki tefrik komisyonlarınca yapılan belirtme tutanağı ve haritaların yapılacak orman kadastrosuna (tahdidine) hazırlık olmak üzere bulunduğu yerlerden getirtilerek orman kadastrosu (tahdidi) çalışmaları sırasında kadastro komisyonlarınca döküman olarak kullanacağı"  ve yine  “daha önce makiye ayrılan yerlerin orman olduğunun tesbit edilmesi halinde bu yerlerin yapılacak orman kadastrosu sırasında orman kadastrosu sınırları içine alınacağı” hükümleri gereğince, makiye ayrılan bir kısım yerler, sonradan yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içine alarak işlemleri kesinleştirmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili bir çok kararlarında sözü edilen yönetmelik hükümlerine göre yapılan bu tür işlemlerin yasaya uygun olduğu kabul edildiği gibi 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün 1990/5423-121 ve 1. Hukuk Dairenin 19/01/2000 gün 1999/13546- 257 sayılı ve Hukuk Genel Kurulunun 05/02/2003 gün ve 2003/20-84-50 ve 28/05/2003 gün 2003/20- 371- 358 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir. Kaldı ki; 1. Hukuk Dairesinin 27.03.2003 gün 2866-3623, aynı Dairenin 14.10.1999 gün 7693-9956, 20. Hukuk Dairesinin 27.06.2007 gün 2007/5754-9020 sayılı kararlarında muhafaza makiliklerin tevzi edilemeyeceği, edilmiş olsa bile bu tapulara 1996/5-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Karanının uygulanamayacağı açıklanmıştır.
    Yukarıdaki açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 1976 yılında eylemli orman olduğundan 2/B madde işlemine tabi tutulmayarak orman içinde bırakılan taşınmazın eğim durumu da nazara alındığında İstanbul İlinin içme ve kullanma su ihtiyacını sağlayan Alibeyköy Barajına yakın mesafede muhafaza ormanı olduğu, bu haliyle makiye ayrılmayacağı, ayırma işleminin yasa ve yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle yok hükmün olduğu, toprak tevzi komisyonunca tapu kaydı oluşturulmuş ise de 4753 Sayılı Yasanın 8. maddesinde ormanların tevzi edileceğine dair bir hükmün bulunmadığı, 6831 Sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağı ve bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza makisi, yani orman sayılması gerektiği, dava konusu parsel ve etrafının 15 milyon nüfuslu İstanbul İlinin içme ve kullanma suyunun önemli bir bölümünü karşılayan Alibeyköy Baraj Gölünün su toplama ve koruma sahası olup, bu baraj gölünü besleyen derelerin dava konusu taşınmazın yakınında geçtiği taşınmazın 1987 yılındaki eylemli orman olma durumu ve halen üzerinde orman ağaçlarının bulunması nedeniyle taşınmazın bazı bölümlerinin eğimin düşük olmasının orman bütünlüğü içinde sonuca etkili olamayacağı, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, bu nedenle tapu kaydı üzerindeki ormanla ilgilidir şerhinin yasal olduğu, çekişmeli parselle aynı hukuki konumda olan komşu ve yakın komşu 182 sayılı parsel asliye (1) hukuk mahkemesinin 2003/623, 189 sayılı parsel asliye 2. hukuk mahkemesinin 1997/73, 195 sayılı parsel, asliye 1. hukuk mahkemesinin 1998/358, 196 sayılı parsel, asliye 3. Hukuk mahkemesinin 2000/191, 204 sayılı parsel asliye 1. hukuk mahkemesinin 2000/347, 247 sayılı parsel asliye 1. hukuk mahkemesinin 1999/38, 296 sayılı parsel asliye 1. hukuk mahkemesinin 2003/194, 301 sayılı parsel asliye 1. hukuk mahkemesinin 2003/96, 307 sayılı parsel asliye 2. hukuk mahkemesinin 2001/375 ve 391 sayılı parselin asliye 1. hukuk mahkemesinin 2002/1111 sayılı dava dosyalarında davaya konu olduğu ve kişilerin davaların reddine, Orman Yönetimi ya da Hazinenin davalarının kabulüne dair verilen kararların sırasıyla 20. Hukuk Dairesinin 16.12.2005 gün 2005/9004-14766, 27.11.2001 gün 2001/4750-9040, 22.04.2004 gün 2004/3759-4469, 07.03.2005 gün 2004/12231-2304, 13.12.2005 gün 2005/11030-15236, 23.09.2003 gün 2003/7399-5866, 13.05.2004 gün 2004/4248-5314, 14.12.2004 gün 2004/7584-13062, 04.11.2003 gün 2003/9110-7801 ve 14.03.2006 gün 2006/749-3295 sayılı kararları ile onandığı gözönünde bulundurularak 1988 yılında dahi eylemli orman olması nedeniyle 2/B madde uygulamasına tabi tutulmayarak orman sınırları içinde bırakılan taşınmaz hakkındaki davacı gerçek kişilerin davalarının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
     Orman Yönetiminin taraf olmadığı mahkeme kararı ile alınan cebri tescil kararının yönetimi bağlamayacağı, kişisel hak doğuran satış vaadi sözleşmesine dayanan davacı Ö..G.."ün birleşen davasının reddine, davacı Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmelidir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili

      HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığı ile toprak tevzi komisyonunca oluşturulan tapu kaydına ve Ö. G.. adına hükmen tesciline ait karara değer verilip verilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
    Taraflar arasında uyuşmazlık konusu bulunmayan hususların incelenmesinde;
    Dava konusu Eyüp İlçesi .. Köyü 4 pafta 389 parsel nolu taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı kanuna göre 1939 yılında yapılan orman tahdidinin 1945 yılında kesinleştiği, taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı, 5653 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan yönetmelik uyarınca yapılan çalışmalarda 1951 tarihinde maki tefrik komisyonunca makilik alan olarak ayrıldığı, 1955 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümlerine göre 31 Nolu Toprak Tevzi Komisyonunca taşınmazın…ihtiyaç sahiplerine borçlandırma yapılarak ve 25 yıl satılmamak koşuluyla tarla olarak 16.12.1955 tarih ve 100 sıra nolu tapu kaydı ile R. B.. adına tescil edildiği, 17.03.1969 tarihinde kesinleşen kadastrodan sonrasında Toprak Tevzi Komisyonunca verilen tapu kaydı uyarınca R. B.. adına tespiti ile tapusunun verildiği, bu tapu kaydının birden fazla kez el değiştirmekle birlikte halen Selahattin Lüle adına kayıtlı olduğu ve Ö. G.. lehine 13.06.1995 tarihinde kesinleşen satış vaadine dayalı hükmen tescil kararının beyanlar hanesinde yazılı olduğu görülmektedir.
    40 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan ve 15.12.1988 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ile 2B çalışmalarında taşınmazın fiilen orman olması nedeniyle orman sınırları içinde bırakıldığı anlaşılmaktadır.
    6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca;
    “Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilânı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir.
    Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur…”
    Birleşen davanın davacısı Ö. G.. tarafından 40 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun kararları ve tutanaklarının iptali talep edilmiş ise de; dava konusu taşınmazın o tarihte yürürlükte bulunan 6831 sayılı Yasanın 7.maddesi ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliği hükümlerine göre yapılan kadastroda orman sınırı içinde bırakıldığı, çalışmaların 15.12.1988 tarihinde kesinleştiği ve bu tarihten itibaren anılan hükümde yer alan 10 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği, diğer bir anlatımla; dava konusu taşınmazın toprak tevzi komisyonunca verilen tapu kaydı dikkate alınmaksızın orman sınırları içinde bırakıldığı 40 nolu Orman Kadastro Komisyonu tutanak ve kararlarının hakdüşürücü sürenin geçmesi nedeniyle kesinleşmesi ile  taşınmazın orman niteliğine ilişkin karar ve tutanakların da kesinleştiğinin kabulü zorunludur.
    Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece yapılması gereken; 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinde düzenlenmiş olan hakdüşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle Orman Genel Müdürlüğünce açılan asıl davanın kabulü ile Ö. G.. tarafından açılan birleşen davanın reddine karar vermektir.
    Yerel Mahkemece açıklanan gereklilikler yerine getirilmeksizin direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi