22. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/10950 Karar No: 2018/17838 Karar Tarihi: 06.09.2018
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2018/10950 Esas 2018/17838 Karar Sayılı İlamı
22. Hukuk Dairesi 2018/10950 E. , 2018/17838 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :. İŞ MAHKEMESİ
Y A R G I T A Y K A R A R I
İlk Derece Mahkemesinin karar tarihi itibari ile yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8. maddesine göre, bölge adliye mahkemesinin temyiz edilebilen kararlarına karşı, tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Bu süre içerisinde temyiz dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 365. maddesi uyarınca, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilmesi gereklidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 366. maddesi uyarınca, temyiz kanun yolu bakımından kıyasen uygulanacak 344. maddesi gereğince, temyiz dilekçesi verilirken, temyiz kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderlerin ödenmesi gereklidir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesi tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, başvuru yapılmamış sayılır. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin "ç." bendi uyarınca da , hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmaları amaçlanmıştır. Anayasa Mahkemesi de bir çok kararında başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşılarak, Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alman adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesi "nin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli ( 29757 Sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmi Gazete" de yayımlanan) kararı.) Somut olayda, temyiz süresi sekiz gün olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi kararında temyiz süresi iki hafta olarak belirtilmiş olup kararın 02.05.2018 tarihinde usulüne uygun olarak davalı vekiline tebliğ edildiği ancak temyiz talebinin 18.05.2018 tarihinde kararda belirtilen iki haftalık temyiz süresi de geçirildikten sonra yapıldığı anlaşıldığından, 5521 Sayılı Kanun"un 8. maddesi ve 6100 sayılı Kanunu"nun 366. maddesi uyarınca kıyas yoluyla uygulanacak 352. maddesi gereğince süre aşımı nedeniyle temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06/09/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.