8. Hukuk Dairesi 2009/6695 E. , 2010/2388 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ve Ekrem Boyverdi ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Mardin Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.09.2009 gün ve 198/641 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, Hazine adına kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescil edilen 833 ada 4 nolu parselin ½"şer oranında vekil edenleri ... ve Ekrem Boyverdi’ye ait olduğunu açıklayarak Hazine adına bulunan tapu kaydının iptali ile ½’şer oranında vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın tarıma elverişli olmadığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne krokide D ve F harfleriyle işaretlenen taşınmazların her birinin ½’şer oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kabul yönündeki gerekçesi eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Uyuşmazlık konusu 833 ada 4 sayılı parsel 13.07.1992 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında ham toprak niteliğiyle ve 128.675 m2 yüzölçümlü olarak Hazine adına tespit edilmiş, kadastro tutanağının 01.05.1997 tarihinde kesinleşmesiyle sicil oluşmuştur. Davacılar vekili, dava dilekçesinde, taşınmazın vekil edenleriyle babalarının tasarrufunda olduğunu, babaları tarafından ıslah edilerek tarım arazisi haline getirildiğini belirterek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davacılar vekilinin bu nitelendirmesine göre uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanunun 17.maddesi gereğince imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Mahkemece, bu hususüzerinde durulmadığı anlaşılmıştır. Taşınmazın gerçek niteliğinin saptanması için öncelikle tespitin yapıldığı 13.07.1992 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait ve 1972 ve öncesinde iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları ile taşınmaza komşu 1 sayılı parsele revizyon gören 937 tarih 90 tahrir nolu vergi kaydının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman bilirkişi harita mühendisiyle teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla hava fotoğraflarıyla vergi kaydının zemine uygulanması, vergi kaydının taşınmaz yönünü ne gösterdiği üzerinde durulması, hava fotoğraflarının da uzman bilirkişi aracılığıyla uygulamasının yapılması, çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine çalışılması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, taşınmazın kesin niteliğinin belirlenmesi, bundan ayrı taşınmazın içerisinde yoğun vaziyette kayalık ve taşlık yerler bulunduğu, krokide A, B ve C harfleriyle gösterildiği, mahkeme hakiminin de keşif tutanağına geçen gözleminde bu durumun anlaşıldığı ve parselin toplam miktarının büyüklüğü de gözetilerek jeoloji mühendisinin bilirkişi olarak dinlenmesi, taşınmazın hakim vasfının kayalık, taşlık mı yoksa tarım arazisi mi olduğunun saptanmasına çalışılması, jeoloji mühendisinden gerekçeli denetime açık rapor alınması gerekir.
Bundan ayrı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın imar ve ihyasına hangi tarihte başlandığı, kimler tarafından ve ne şekilde sürdürüldüğü, imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığı hususlarının sorularak açıklığa kavuşturulması, imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tespit tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanmasının düşünülmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri gereğince keşifte dinlenmesi; 5403 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 14/2.fıkrası gereğince sulu kuru araştırmasının yapılması gerekmektedir.
Öte yandan, taşınmazın davacıların babalarından kaldığı dava dilekçesinde açıklandığı gibi yerel bilirkişi tarafından da atalarından kaldığı bildirilmiştir. Dosya kapsamına göre başka mirasçıların olup olmadığı, mirasçılar arasında paylaşımın yapılıp yapılmadığı ve taşınmazın ne biçimde davacılara intikal ettiği hususları üzerinde de durulmamıştır. Bu bakımdan taşınmazın paylaşım yoluyla davacılara kalıp kalmadığı, tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış bir paylaşımın olup olmadığı, intikalin kendilerine ne şekilde yapıldığı hususları üzerinde mahkemece durulması, açıklanan konuların yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak netleştirilmesi, davacıların babalarına ait veraset belgelerinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.