20. Hukuk Dairesi 2016/4314 E. , 2017/8733 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... köyünde bulunan yaklaşık 20, 15 ve 10 dönüm miktarındaki üç adet taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 25/05/2015 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile işaretli 6.869,02 m²’lik bölüm ile (B) harfi ile işaretli 5.143,60 m²’lik bölümünün davacı adına tarla vasfıyla tesciline, (C) harfi ile işaretli bölüme yönelik talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından (A) ve (B) harfiyle işaretli bölümlere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Arazi kadastrosu ise 766 sayılı Kanun hükümlerine göre 1983 yılında yapılarak kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığının tespiti için eski tarihli hava fotoğraflarından, zilyetlik araştırması için de dava tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait memleket haritaları ve hava fotoğraflarından yararlanılmamış, davacı adına senetsizden tespit edilen taşınmaz olup olmadığı hususunda yapılan araştırmada davacının Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/12 Esas sayılı dosyasında davası olduğu belirtildiği halde ilgili dosya celbedilmemiş, hükme esas alınan jeoloji bilirkişi raporunda taşınmazın sınırında Reşan çayı olup, (B) harfli bölümün taşkın anında zarar görebileceği belirtildiği halde zilyetlikle kazanıma elverişli olup olmadığı yeterince araştırılmamış, usûlünce orman, zilyetlik ve 40-100 dönüm araştırması yapılmamış eksik bilirkişi raporları hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
O halde, mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ile bu hava fotoğrafı kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile dava tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 2 hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları istenilerek dosya arasına konulmalı, bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile önceki keşiflerde görev almayan halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir harita uzmanından oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, getirtilen belgeler dava konusu taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, dava konusu taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ve yine en eski tarihli hava fotoğrafı stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının, tasarruf sınırlarının bu belgelerde ne şekilde görüldüğünin belirlendiği, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, davaya konu taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak öncelikle, keşfi ve uygulamayı izlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, dava tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az iki hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları üzerinden bilirkişilere bilimsel yöntemlerle (hava fotoğrafı ve memleket haritası ile kadastro paftası ölçeği harita çizim programları aracılığıyla eşitlenerek çekişmeli taşınmazın konumunun çevre parsellerle birlikte harita üzerinde gösterilmesi, hava fotoğrafları ile kadastro paftası çakıştırılıp stereoskop aletiyle) inceleme yaptırılarak; çekişmeli taşınmazın imar ve ihyasına en erken ne zaman başlanıldığının ve ne zaman tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, uzman ziraat mühendisinden; çekişmeli taşınmazın toprak yapısı ile komşu parsellerin toprak yapısı mukayese edilmek suretiyle ve taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, rapor ekinde taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş komşu taşınmazlar ile arasındaki sınırları gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesi istenilmeli, tanık ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp ve bu ifadeler yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak sözkonusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ayrıca jeolog bilirkişiden çekişmeli taşınmazın dere yatağında olup olmadığı, derenin aktif dere yatağı olup olmadığı, yatak değiştirip değiştirmediği, aktif olma özelliğini kaybetmiş ise tam olarak hangi tarihte kaybettiği ve özellikle (B) harfli bölümün taşkından zarar görüp görmeyeceğine ilişkin duraksamaya yer vermeyecek şekilde rapor düzenlettirilmeli ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, bu anlamda davacı tarafından açılan ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/12 Esasında görülen dava dosyası da getirtilerek Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Bu nedenle, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar eksik inceleme, araştırma ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı olup bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 01/11/2017 günü oy birliği ile karar verildi.