Taraflar arasındaki “Mirasçılık belgesi verilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Didim (Yenihisar) Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.08.2008 gün ve 2008/204 E., 2008/355 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 29.12.2008 gün ve 5612-5767 sayılı ilamı ile; (... Dava mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 598. maddesi hükmünde, başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere sıfatlarını gösterir bir belge verileceği, ölüme bağlı tasarrufla mirasçı olarak atanan yada kendisine muayyen mal vasiyet edilen kişilerin bu olgunun kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösterir bir belge verileceği açıklanmıştır.
Kural olarak mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar çekişmesiz yargıya tabi olduğundan hasımsız olarak açılması gerekir. Ne varki davacının mirasçı sıfatına karşı çıkan veya miras payının az veya çok olduğunu öne sürerek uyuşmazlık yaratan kişilerin varlığı halinde mirasçıların sıfatlarında ve miras paylarının belirlenmesinde çekişme meydana gelmiş olacağından bu gibi durumlarda çekişmenin tarafı olan diğer mirasçı veya kişilerin de hasım gösterilerek hasımlı dava açılabileceği, açılacak böyle bir davanın çekişmeli yargıya tabi olacağı ve verilecek hükmün davanın tarafları yönünden kesin hüküm oluşturacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davalı hazine miras bırakanın H. D. G..in mirasçısız öldüğünü, son mirasçısı sıfatıyla mirasın kendisine kalması gerektiğini yada mirasçısının yabancı uyruklu olması nedeniyle Türkiye’de miras yoluyla gelen taşınmaz edinemeyeceğini öne sürmemiş bu konuda bir uyuşmazlık çıkarmamıştır. Yabancı uyruklu miras bırakanların ölümü halinde açılacak mirasçılık belgesi verilmesi davalarında hazinenin yasal hasım olarak gösterileceğine dair yasalarımızda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davalı hazine hasım gösterilerek hasımlı mirasçılık belgesi verilmesi davasının açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığının kabulü ile davada yasal hasım olması gerekmeyen davalı hazine hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir. Miras bırakanın mirasçısı olduğu belirlenen davacının ayrıca ve hasımsız bir dava açarak mirasçılık belgesi alma hakkının bulunduğu, yine vasiyetname ile mirasçı atanan dava dışı T.A.. G..’in de az yukarıda açıklanan hükümler doğrultusunda atanmış mirasçı belgesi verilmesi istemiyle dava açabileceği kuşkusuzdur.
Açıklanan olgular göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken davalı hazine aleyhine kesin hüküm oluşturacak biçimde ve yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine özel daire tarafından yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, bozma üzerine hem davacı hem de davalı Hazine vekili bozma kararına uyulmasını istemişlerdir. Mahkemece bozma kararına uyulmayıp ilk kararda direnilmiştir.
Bu nedenle her iki tarafın uyma kararı verilmesini istemeleri halinde, yerel mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği ön sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilindiği gibi H.U.M.K.nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine hakim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma ilamına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp serbest takdir yetkisine sahiptir. Eş anlatımla hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebilir.Ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (re"sen) göz önünde bulundurması gereken nedenlerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme bozma ilamına uymak zorunda olup, direnme kararı veremez. Yargıtay"ın çekişmeli yargıda yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması bu doğrultudadır.
Ne var ki somut olayda taraflar bozma ilamına uyulmasını istemiş iseler de, Hazinenin hasım gösterilmesini gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Yani Hazinenin gerekmediği halde davada taraf olarak gösterilmesi o davayı hasımlı bir dava haline getirmez. Bu husus da göz önüne alınarak Hazine hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddi ile davaya çekişmesiz yargı kurallara göre devam edilmesi gerektiği görüşmelerde kabul edilmiştir. O halde iki tarafın bozma ilamına uyulması yolundaki talebi ile hakim bağlı olmayıp direnme kararı verilebilir. Bu nedenle işin esasının incelenmesi gerekir.
Her ne kadar dava Hazine hasım gösterilmek suretiyle açılmış ise de tüm dosya kapsamından Hazinenin hasım gösterilmesini gerektirir bir hususun olmadığı anlaşılmakta olup Hazine hakkında açılan davanın sıfat yokluğundan reddi ve dosya kapsamına göre miras paylarının belirlenmesi gerekirken hazine hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harçlarının iadesine, 18.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.