Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 16.İş Mahkemesince fazla mesai alacağı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer talepler yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.09.2007 gün ve 2005/1208-2007/516 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 13.06.2008 gün ve 2008/20295-15408 sayılı ilamı ile; (...Davacı, ücret alacağı, ilave tediye ve ikramiye fark alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Davacı vekili, Dairemizin 27.12.2007 gün ve 2007/40228 sayılı bozma kararının maddi hataya dayandığını ileri sürerek, maddi hatanın giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Dairemiz kararında maddi hata yapıldığına dair dilekçede özetle, davacının 2000 yılında kapsam dışı statüye geçtiği, bozma kararında ise kapsam içi olduğunun yazılı olduğu ifade edilmiştir.
Dosya ve eklerinin yeniden incelenmesinde gerçektende davacının 2000 yılından itibaren, dava konusu alacakların talep edildiği 2004 yılı sonuna kadar kapsam dışı tekniker olarak çalıştığı böyle olunca anılan tarihlerde özelleştirilmeyen davalı ile davacı arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu anlaşılmakla, Dairemiz kararının maddi hataya dayandığı görülmekle ortadan kaldırıldı, gereği konuşulup düşünüldü:
Dosyanın yeniden yapılan incelemesi sonucunda;
Davacı dava dilekçesinde davalıda 399 Sayılı K.H.K.gereğince sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken, 21.12.2000 tarihinden sonra iş mevzuatına geçirilmesine rağmen ücret ve ikramiyesinin eksik ödendiği iddiası ile fark ücret ve ikramiye isteğinde bulunmuş, mahkemece 15.10.2000-15.01.2004 arası fark istekleri hüküm altına alınmıştır.
Davacının 15.01.2004 tarihine kadar 399 sayılı K.H.K. gereğince kapsam dışı statüde çalıştığı tarafların da kabulündedir. Davalının 14.11.2005 tarihinde % 51 hissesi özelleştirilerek kamu kurumu niteliği bu tarihe kadar devam etmiştir. Bu durumda dava konusu dönem de idari yargı görevli olduğu halde görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması hatalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; ücret farkı, ikramiye farkı ile fazla mesai ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacının davalı Türk Telekomünikasyon AŞ işyerinde 399 sayılı KHK’ya göre sözleşmeli statüde tekniker unvanı ile çalıştığı, 2000 yılında imzaladığı hizmet akti ile iş mevzuatına tabi hale geldiği, hizmet aktinde yine unvanının tekniker olarak yazılı olduğu, iş mevzuatına kapsam içi olarak geçtiği, sendika üyesi olarak TİS’den de yararlandığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Mahkemece kapsam dışı teknik uzman seviyesinde çalıştığı kabul edilerek kapsam içi olduğu tarihten yasal düzenlemenin yapıldığı 15.8.2004 tarihine kadar kapsam dışı teknik uzmana ödenen ücret ile davacıya ödenen ücret farkının ve buna bağlı olarak akti ve yasal ikramiye ile fazla mesai farkı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuş, mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.
Uyuşmazlık; davaya bakma görevinin adli yargıya mı yoksa idari yargıya mı ait olduğu noktasında toplanmaktadır.
4502 sayılı Yasa’nın Geçici 4.maddesinde yer verilen “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte Türk Telekom’da 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olanlardan isteyenler iş mevzuatına tabi personel statüsüne geçirilir. İş mevzuatına tabi personel statüsüne geçmek istemeyenlerin mevcut statü, sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunur.” hükmü ile, iş mevzuatına geçmek istemeyen 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye tabi kadrolu veya sözleşmeli personelin statüleri, sosyal ve özlük hakları korunmak suretiyle ve görevde yükselmelerine de olanak sağlayacak biçimde düzenlenmiştir.
Davacı Türk Telekomünikasyon AŞ işyerinde 399 sayılı KHK’ya göre sözleşmeli statüde tekniker unvanı ile çalışırken 29.01.2000 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4502 sayılı Kanunun geçici 4.maddesi hükmü uyarınca, 2000 yılında kendi iradesi ile imzaladığı hizmet akti ile iş mevzuatına tabi hale gelmiştir.
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunun Değişik 1.maddesinin 7.fıkrasında, “Türk Telekom, bu Kanun ve Özel Kanun hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz” hükmüne yer verilerek, Türk Telekom’a özgü farklı bir statü oluşturulmuştur.
Aynı Kanunun Ek 22.maddesinin, Değişik 1/a. fıkrasında ise, “Personelin statüsü: (Ek ibare: 12/05/2001-4673/6 md.) Türk Telekom’daki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/6/2004-5189/12) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur.” hükmü öngörülmüştür.
Türk Telekom Yönetim Kurulu, anılan Yasa hükmü doğrultuşunda yaptığı düzenlemeyle iş mevzuatına göre istihdam edilenleri kapsam içi ve kapsam dışı olarak sınıflandırmıştır. Ancak, bu sınıflandırma sonucu kapsam dışı sayılan personel de yine bütünüyle iş mevzuatına tabi olarak istihdam edilmekte olup, söz konusu personelin Türk Telekom’un statüsü itibariyle kamu personeli sayılmaları mümkün görülmemektedir.
Öte yandan, Türk Telekom personelinin statüsünü belirleyen 406 Sayılı Kanunun ek 22.maddesinin 4502 sayılı Kanunla 29.01.2000 tarihinde yürürlüğe konulduğu gözetildiğinde, bu Kanun hükümlerinin yürürlükte olmadığı sırada verilen Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 22.1.1996 günlü, E:1995/1, K:1996/1 sayılı ilke kararının dava konusu uyuşmazlıkta uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Davacı, Davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. işyerinde 399 sayılı KHK’ya göre sözleşmeli statüde tekniker unvanı ile çalıştığı sırada 29.01.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4502 sayılı Kanunun Geçici 4.maddesinden yararlanarak, 2000 yılında kendi iradesi ile imzaladığı hizmet akti ile iş mevzuatına tabi hale gelmiştir. Davaya konu edilen alacaklar davacının iş mevzuatına geçtiği tarihten sonraki döneme ait alacakları içermektedir.
406 sayılı Yasada, 4502 sayılı Yasa ile getirilen ek madde 22 ve geçici madde 4 de iş yerinde uygulanacak personel rejimi düzenlenmiştir.
Davalı Türk Telekom AŞ.de uygulanmakta olan personel rejimi; Kadrolu personel ve iş mevzuatına geçen ve bu mevzuata tabi olarak çalışan personel olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Kadrolu Personel; 657 sayılı yasaya tabi çalışan devlet memurları ile 399 sayılı KHK hükümlerine göre çalışan sözleşmeli personeli kapsamaktadır.
İş mevzuatına geçen ve bu mevzuata tabi olarak çalışan personel ise; toplu iş sözleşmesi kapsamına dâhil edilen sendikalı olması zorunlu, kapsam içi denilen personel ile toplu iş sözleşmesi kapsamına dâhil edilmeyen, kapsam dışı denilen personeli kapsamaktadır.
İş mevzuatına tabi olarak çalışan personelin neye göre TİS kapsamı içinde veya dışında olacağı da TİS hükümlerine göre belirlenmiştir.
Dolayısıyla 399 sayılı KHK uyarınca çalışan sözleşmeli personel ile iş mevzuatına tabi olarak çalışan kapsam içi ve kapsam dışı personelin hukuki durumu aynı değildir.
Karışıklık iş mevzuatına tabi olarak çalışan kapsam dışı personele daha sonradan verilen bir başka kamu kurumuna nakil hakkından kaynaklanmaktadır.
Yani özelleştirmenin tamamlandığı tarih olan 14.11.2005 tarihine kadar, çalışanın istediği veya istihdam fazlası olarak değerlendirilen işverenin talebi ile Devlet Personel Dairesi Başkanlığına bildirilen ve özelleştirme ile birlikte bir başka kamu kurum veya kuruluşuna nakli sağlanan personel ile ilgili anlaşmazlıklarda idari yargının görevli olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, Devlet Personel Dairesi Başkanlığına bildirilmemiş ve özelleştirmeden sonra da iş yerinde çalışmaya devam eden gerek kapsam içi, gerekse kapsam dışı personel ile ilgili uyuşmazlıklarda adli yargı görevlidir. Çünkü gerek kapsam içi olsun, gerekse kapsam dışı olsun bu tür çalışanlara iş mevzuatı hükümleri uygulanacaktır. Bu uyuşmazlıkların tek bir yargı yerinde görülmesi ve çözümlenmesinde de gerek hukuki istikrar, gerekse usul ekonomisi ilkeleri yönünden büyük yarar bulunduğu da kuşkusuzdur. Yukarıda da izah edildiği gibi bu personel ile ilgili artık idari değil, adli yargı görevlidir.
Danıştay’ın son yıllarda verdiği kararlarda bu yöndedir. (Danıştay 5.Dairesinin 01.04.2008 tarih, 2007/7257 Esas, 2008/1798 karar sayılı kararı) Yargıtayın istikrar kazanmış görüşü de aynı yöndedir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.2008 gün ve 2008/9-597-588 sayılı ilamı( ve 20 Emsal Dosya))
Bu nedenle, iş mevzuatına tabi hizmet akdi imzalamak suretiyle çalışan davacı ile davalı Türk Telekom arasındaki uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargıya ait olduğundan yerel mahkemenin adli yargının görevli olduğu yönündeki kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemenin adli yargının görevli olduğu yönündeki kararı doğru olmakla birlikte, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 9.Hukuk Dairesine Gönderilmesine, 18.11.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.