23. Hukuk Dairesi 2015/2283 E. , 2015/8227 K.
"İçtihat Metni" T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu ... Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesi"ne sunduğu dava dilekçesinde, taraflar arasında 31.05.2007 tarihli hizmet sözleşmesi imzalanmadan önce, davalı şirket işçilerinin sosyal tesislerde üçüncü kişilerden personel temini suretiyle görevlendirilmekle idareden işi aldığını ve davalı şirketin işçilerinin marifetiyle aynı hizmeti verdiğini, sözleşme akdedilmeden önceki döneme ilişkin olan davalı şirket işçileri ücretlerinin sosyal tesislerin gelirinden karşılandığını, bu ödemenin işveren sıfatıyla yapıldığını, davalının personelinin istihdam edilmesine mukabil hizmet bedeli altında davalı şirkete fatura tanzim edilmek suretiyle hizmetin karşılığı ödeme yapıldığını, müvekkilinin davalı şirket ve işçileriyle hizmet sözleşmesi imzalamadığını, bilahare davalının işçilerinin mazeretsiz olarak işe gelmemeleri nedeniyle davalı tarafından iş sözleşmelerinin feshedildiğini, davalı şirket ile yapılan hizmet alım sözleşmesi ile davalı tarafından bir kısım çalışanın işyeri sigorta primleri ve stopajlarının davalı tarafından ödenerek aylık fatura tanzim edildiğini, davalı işçilerinin davacı personeli olmadığını, işçilerin açtığı dava sonucunda işe başlama imkânı bulunmadığından, en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakların ödenmesine karar verildiğini, davalı işçilerinin tüm mali ve sosyal haklarının davalı tarafından karşılandığını, sorumluluğun davalıda olduğunu ileri sürerek, davalı işçilerine 16.07.2009 tarihinde yapılan 50.792,30 TL tutarındaki ödemenin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Kadıköy .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; işe iade davası açtıktan sonra tazminat ödenen işçileri TCDD"ye bağlı sosyal tesislerde çalıştırmak üzere işe alan ve ücretlerini ödeyen gerçek işveren sıfatına sahip olanın davacı olduğunun kesinleşmiş yargı kararı ile tespit edildiği, işçilerin kayıt üzerinde davalı işçileri olarak gösterilmesinin davacının işverenlik sıfatını ortadan kaldırmayacağı, davacının söz konusu işçilere yaptığı ödemeleri işveren sıfatı taşımayan davalıdan rücuen talep etmesinin yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da, anılan madde hükmü uyarınca davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl (üst) işveren, davalı (alt) işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu"ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, davalı (alt) işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar.
İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 146. maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Nitekim, TBK"nın 167. maddesinde “Aksi karşılaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda Yargıtay .... Hukuk Dairesi"nin bozma ilamlarında; dava açan işçileri kendisine bağlı sosyal tesislerde çalıştırmak üzere işe alan, ücretlerini ödeyen davalının (T.C. .....), davacı işçilerin asıl ve gerçek işvereni olduğu, dava açan işçilerin kayıt üzerinde dava dışı ve 31.05.2007 tarihinde bu hizmetin ihale ile verildiği şirketin (..... Şti.) işçileri olarak gösterilmesinin davalının ... işletmesinin) işverenlik sıfatını ortadan kaldırmayacağı ve diğer şirkete de işverenlik sıfatı vermeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Yargıtay .... HD"nin ... tarih ve ... E., ... K; .. tarih ve ... E., .. K., sayılı ilamları ile Dairemizin .. tarih ve ...E., ...K.; ...tarih ve .. E., ... K; ... tarih ve ... E.,... K; ... tarih ve ...E., ... K. sayılı ilamları da bu yöndedir.
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca sözleşmenin eklerinden biri olan İdari Şartname"nin 4.7. maddesi, “Sosyal Sigortalar Mevzuatı ile her türlü işçi ve işveren hakkındaki mevzuata göre işçi alınması, işçi haklarının ödenmesi, işçi çıkarılması ve sair konularda tüm sorumluluk yükleniciye ait olup idare bu konularda sorumlu sayılmayacaktır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere sözleşmede işçi hak ve alacakları nedeniyle açıkça yüklenicinin (alt işveren davalının) sorumlu olacağı belirtilmiş olup, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri tarafları bağlayacağından, davacının aslında asıl (üst) işveren olarak İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalı alt işverenden sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkını haizdir. Davacıyı işveren konumundan çıkarmak için yapılan muvazaa, taraflar arasında sözleşme hükümlerinin uygulanmasında davacının rücu talebini engelleyici bir etkiye sahip değildir. Yargıtay ....HD"nin ... tarih ve ... E., ... K; ... tarih ve .. E., ... K. sayılı ilamları da bu yöndedir.
Bu durumda mahkemece, davalının kayden işçileri olduğu anlaşılan dava dışı işçilerin, işçilik hak ve alacakları nedeniyle davalı yüklenicinin sorumlu olacağı yönünde açıkça düzenleme içeren, sözleşmenin 9. maddesi uyarınca sözleşme eklerinden bir olan İdari Şartname hükmünün tarafları bağlayacağı, davacının İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını davalı yükleniciden Teknik Şartname hükmü uyarınca rücuen talep hakkı bulunduğu gözetilerek, varsa ödeme miktarı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.12.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, davacı tarafından müdürlüğe bağlı .....Dinlenme ve Söğütlü - Çeşme Sosyal Tesislerinde çalışan bir kısım işçilerin haksız olarak iş akitlerinin feshedilmesi sonucu eksik ödenen ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, ikramiye alacağından dolayı ödenmek durumunda kalınan bedelin, 01.06.2007 tarihinde yapılan hizmet sözleşmesi kapsamından davalıdan rücuen tahsili istemidir.
Davacı ile davalı arasında 31.05.2007 tarihinde Hizmet Alım Sözleşmesi imzalandığı, davaya konu bedelin ödendiği işçilerin iş akitlerinin kesinleşen iş mahkemesi kararlarına göre 06.06.2007 tarihinde feshedildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içerisinde mevcut Yargıtay .. Hukuk Dairesi"nin ... Esas, ... Karar; ... Esas, ... Karar; ...Esas, ... Karar; ..Esas, ... Karar; ... Esas, ... Karar; ... Esas, ... Karar sayılı feshin geçersizliği ve işe iade kararlarında, (.........) işverenin ... olduğu, 31.05.2007 yılına kadar ihale yapılmadan ve sözleşme imzalanmadan işçilerin işe alındıkları, işçilerin sigorta primleri ve stopajların ödenmesi koşulu ile dava dışı şirketler üzerinden gösterildiği, (önce ..sonra ..) ücretlerin genel müdürlük tarafından ödendiği dava dışı ..."nın işçileri tanımadığı, ... ile 31.05.2007 tarihli sözleşmeden önce 2002 yılından bu yana yöneticilerin şifahi talimatı ile işçilerin sigorta primleri ve stopajlarının ödenmesi koşulu ile bedeline karşılık hizmet bedeli altında fatura düzenlendiği, işçileri işe alan ücretlerini ödeyenin ... olduğu, dava dışı şirketin sözleşme ile yardımcı hizmet üstlenmediği, 31.05.2007 tarihindeki sözleşme ile garsonluk ve temizlik hizmetinin dava dışı şirkete ihale edildiği, işlerine son verilen işçilere bir kısım belge imzalatmak istemeleri üzerine imzalamayan işçilerin iş akitlerinin 06.06.2007 tarihi itibariyle eylemli olarak fesh edildiği karar altına alınmıştır.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi heyetince aynı tesbite yer verilerek, iade davası açıldıktan sonra tazminat ödenen işçileri ..."ne bağlı sosyal tesislerde çalıştırmak üzere işe alanın, ücretleri ödeyenin başka bir deyişle gerçek işverenin; kesinleşen yargı kararı ile davacı ... olduğunun sabit olması karşısında rücu şartlarının oluşmadığı görüşünü rapor etmişlerdir.
Bu durumda rücuen tazminat şartları oluşmamıştır. Taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinin sorumluluğu davalıya yüklediği yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne üstünlük tanımamız halinde de, dava konusu alacak eksik ödenen ücret ve ikramiye alacağı ile fazla çalışma ücreti alacağı olup, 31.05.2007-06.06.2007 tarihleri arasındaki eylemli 5 günlük sürede sözleşme öncesi doğan bu borçlardan davalıyı sorumlu tutmak hakkaniyete uygun olmadığı gibi sözleşmeyle sorumluluk kuralına da uygun olmıyacaktır. Davacı yüklenicinin sorumluluğu sözleşme kapsamı ve dönemi ile sınırlı olacağından sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılılmamış, belirtilen gerekçelerle kararın onanması görüşünde olduğumuz yönündeki azınlık görüşüdür. 17.12.2015
.....
Üye