"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesi)"nce davanın kabulüne dair verilen 10.11.2006 gün ve 2005/930 E.-2006/950 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi"nin 01.04.2008 gün ve 2007/7845 E.-2008/2052 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun uyarınca açılmış istihkak davası olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, A... Ltd. Şti. ile aralarındaki 10.01.2001 tarihli sözleşme gereğince imal edilip anılan şirkete teslim edilmeyen İ... V... S... isimli teknenin sözleşmede imalat bedelinin tamamı ödeninceye kadar mülkiyetin intikal etmeyeceğine dair hüküm bulunduğunu, bedelin tamamı ödenmediğinden anılan malın mülkiyetinin kendilerine ait olduğu iddiası ile bu davayı açmıştır.
Bir kamu alacağının tahsili için borçlu hakkında 6183 sayılı Yasa"ya göre takip sırasında üçüncü kişi elinde bulunan bir mal haczedilmiş olabilir. Malı elinde bulunduran 3. kişi, o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddiasında bulunursa, keyfiyet haczi yapan memur tarafından haciz zaptına geçirilir (6183 sayılı Yasa m. 67/1). Ancak, haciz sırasında sessiz kalan veya haciz yokluğunda yapılan 3. kişi, haczi yapan tahsil dairesine yedi gün içinde dilekçe ile başvurarak istihkak iddiasında bulunabilir. Üçüncü kişi haczedilen mal hakkında istihkak iddiasında bulunursa, mülkiyet karinesi haczedilen malın zilyedi olan üçüncü kişi yararına olduğundan, bu mal hakkında takip durur. Bu durumda 67/1. maddesi uyarınca keyfiyet alacaklı amme idaresine bildirilir. Alacaklı amme idaresi bildirim tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açmadığı takdirde, istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır. Malı elinde bulunduran (zilyet) üçüncü kişi mülkiyet karinesinden yararlandığından, dava açma külfeti alacaklı amme idaresine yüklenmiştir. Ancak davanın 3. kişi tarafından açılmasını yasaklayan bir yasa hükmü bulunmadığından, 3. kişi de istihkak iddiası ile dava açabilir. Kuşkusuz buradan yasada kabul edilen sürelere uyulması zorunludur.
Somut olayda, dava konusu mal, bu davanın davacısı olan 3. kişi elinde haczedilmiştir. Haciz sırasında 3. kişinin hazır bulunup bulunmadığı haciz zaptına yazılmadığı gibi, zabıtta istihkak iddiası ile ilgili bir kayıt da bulunmamaktadır. Bu nedenle haczin 3. kişinin yokluğunda yapıldığının kabulü gerekir. Davacı, istihkak iddiası ile ilgili temyize konu eldeki davadan önce, haczedilen malın satışının tedbir yoluyla durdurulması istemli Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2005/175 Değişik iş sayılı davasını 20.10.2005 tarihinde açmıştır. Dolayısıyla anılan malın kendi elinde iken haczedildiğini en geç bu tarihte öğrenmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu tarihten başlayarak 7 gün içerisinde üçüncü kişinin ya istihkak iddiasında bulunması ya da aynı süre içerisinde ait olduğu mahkemede istihkak davası açması zorunludur. Belirtilen sürede istihkak iddiasında bulunmayan üçüncü kişi, aynı takipte bir daha böyle bir iddiada bulunamaz. Üçüncü kişi istihkak iddiası ile açmış olduğu bu davayı 7 günlük süreden sonra 07.11.2005 tarihinde açmış olup, davadan önce istihkak iddiasında bulunulduğuna dair dosyada herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.
O halde mahkemece istihkak iddiasının süresinde yapılmamış olması ve aynı sürede davanın açılmamış bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Kabul şekli bakımından da; yasal dayanağı bulunmadığı halde davalının %10 tutarında tazminat ile sorumlu tutulması da usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Belirtilen sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bo-zularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK"nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.11.2009 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"a göre açılmış istihkak istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı şirkete bedelinin tamamının ödenmesi koşulu ile yat satımını kararlaştırmıştır. Dava dışı şirketin borcundan dolayı davalı TMSF tarafından yapılan icra takibinde davacının elinde bulunan yat hacze-dilmiştir. Bu haciz davacının yokluğunda yapılmıştır. Davacı daha sonra eldeki istihkak davasını açarak yatın kendisine ait olduğunun tespitini, istihkak iddiasının kabulünü talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, Özel Daire tarafından gerekçesinde belirtilen nedenlerle bozulmuş, mahkemece eski kararında direnilmesi üzerine de HGK tarafından direnme kararı bozulmuştur. Aşağıda açıklanan nedenlerle bozma gerekçesine katılamıyorum:
Davanın temelini 6183 sayılı Yasa"nın 67. maddesi oluşturmaktadır. Bu madde (Haczedilen mal borçlunun elinde olmayıp da o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia eden üçüncü bir şahıs elinde ise, keyfiyet haczi yapan memur tarafından haciz zaptına geçirilir. Malın borçluya ait olduğu iddiasında bulunan tahsil dairesi keyfiyeti alacaklı amme idaresine bildirir. Alacaklı amme idaresi bildirme tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açmadığı takdirde istihkak iddiası kabul edilmiş sayılır. Borçlu ile birlikte ikamet etmekte olan şahıslar tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu takdirde mal borçlunun elinde sayılır.) hükmünü içermektedir.
Somut olaya baktığımızda haczedilen mal, üçüncü kişi olan davacının elinde haczedilmiştir. Bu durumda yasal olarak yapılması gereken şey, alacaklı amme ida-resine istihkak iddiasının bildirilmesidir. Bu bildirimden itibaren 15 gün içerisinde dava açmadığı takdirde istihkak iddiası kabul edilmiş sayılacaktır. Görüldüğü gibi yasada istihkak iddiasında bulunan kişinin dava açma zorunluluğu bulunmamaktadır; bu zorunluluk, mal üçüncü kişinin elinde haczedildiğinden alacaklıya aittir. Özel Daire bozma ilamının gerekçesinde davanın üçüncü kişi tarafından açılmasını yasaklayan bir yasa hükmünün bulunmadığını, üçüncü kişinin de istihkak davası açabileceğini, açılacak bu davada da 15 günlük süreye uyulması gerektiğini, ancak davanın bu süre içerisinde açılmadığını belirtmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, üçüncü şahsın dava açmasını engelleyen bir yasa hükmü yoksa da, açma zorunluluğunu getiren bir yasa da yoktur. Aksine bu tür durumlarda davanın alacaklı tarafından belirlenen süre içerisinde açılması gerektiği, açılmadığı takdirde istihkak iddiasının kabul edilmiş sayılacağı yasa hükmüdür.
Diğer taraftan mal elinde haczedilen üçüncü kişinin hiç gereği bulunmadığı halde istihkak davası açmasının kendisi yönünden hukuki yararı bulunmadığından açılan davanın bu nedenle, yani hukuki yarar yokluğundan reddi gerekir.
Ayrıca hukuki yarar olmadığı halde böyle bir dava gereksiz yere açılmış ise, burada ispat yükünün ters çevrilmesini gerektiren bir durum da söz konusu değildir. Dava kimin tarafından açılırsa açılsın ispat yükü, elinde mal haczedilen üçüncü kişiye, yani olayımızda davacıya ait olmayıp, bu malın borçluya ait olduğunu savunan alacaklıya aittir. Aksi durum ispatla ilgili yasa hükümlerinin ters çevrilmesi olur. Mal davacı üçüncü kişinin elinde haczedildiğinden zaten karine olarak mal davacıya aittir. Bunun aksini iddia eden ispatlayacaktır. Her açılan davada ispat yükünün davacıya ait olduğunu söylemek mümkün değildir ve bunun istisnalarından birisi de üçüncü şahsın elinde haczedilen mallardaki istihkak davaları olup, burada kesin olarak ispat yükü davalı alacaklıya aittir.
Bu nedenle işin esasına girilerek ve ispat yükünün davalı alacaklıya ait olduğu gözetilerek buna göre taraf delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ve bu gerekçe ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken, davanın üçüncü şahıs tarafından süresinde açılmadığı gerekçesi ile reddi yolundaki karara katılamıyorum.
Erdal SANLI
Birinci Başkanvekili