14. Hukuk Dairesi 2016/209 E. , 2017/9270 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.04.2014 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalıların murisi olan ... arasında düzenlenen 05.12.2007 tarih ve 13273 yevmiye numaralı, 13.05.2008 tarih ve 5436 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ile dava konusu 534, 1065, 568 ada 3, 1574 parsel sayılı taşınmazlarla 4108 ada 1 ve 4741 ada 8 parsellerdeki 2/8’er hissenin davacıya bırakıldığını, davacının bakma yükümlülüğünü yerine getirdiğini beyan ederek dava konusu taşınmazların davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Bakım alacaklısı mirasçılarından davalı ... sözleşmenin muvazaalı düzenlendiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının bakma yükümlülüğünü yerine getirdiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp konut temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını, bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.
Yukarıdaki ilkeler ışığı altında somut olaya gelince;
Bakım alacaklısının 05.12.2007 ve 13.05.2008 tarihli düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ile dava konusu taşınmazları ölünceye kadar bakma kaydı ile davacıya temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davalı ... ölünceye kadar bakım sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırma kastı ile muvazaalı şekilde düzenlendiğini iddia etmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Mahkemece, tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulabilmesi için bakım alacaklısı olan murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumunun ne olduğu, içinde yaşadığı ailenin genel durumu, muris ile aile arasındaki ilişkiler, murisin elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın murisin tüm malvarlığına oranı araştırılarak temlikte bakıp gözetme koşulunun değil bağış amacının üstün tutulup tutulmadığının belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle muvazaa iddiasına ilişkin inceleme ve araştırma yapılmaksızın hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.