3. Hukuk Dairesi 2013/20098 E. , 2014/4088 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 4. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2012/849-2013/699
Taraflar arasında görülen ziynet ve çeyiz eşyası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı E.."ın davacının eşi, davalı C.."in davacının kayınbabası olduğunu, evlendikten 3 ay sonra eşinin davacıyı babasının evine bıraktığını, davacının çeyiz ve ziynet eşyalarını alamadığını, takılar ile davalı C..l adına ev alındığını belirterek, 50.000.00 TL ziynet eşyası bedeli, 10.000.00 TL takılan paralar, 2.574.00 TL çeyiz eşya bedeli olmak üzere toplam 62.574.00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir .
Davalılar cevap dilekçelerinde; davacının ziynet eşyalarını götürdüğünü belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. 18/12/2012 tarihinde davalı E.. çeyiz eşyalarını davacı yanın alabileceğini belirtmiştir .
Mahkemece; ziynet eşyaları yönünden ispatlanamayan davanın reddine, çeyiz eşyalarının bedeli olan 2.574.00 TL davalı E.."dan alınmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalı yanda kaldığını ileri sürmüş, davalılar ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuşlardır. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda; davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin davalılarda olduğunu iddia etmiş ise de, dinlettiği tanık beyanları görgüye dayalı olmayıp, davacıdan duyduklarını aktarma şeklinde olduğundan, bu beyanlar davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Bununla birlikte davacı, delil listesinde her türlü delile dolayısı ile yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Ayrıca, HMK.nun 297/2.maddesinde; "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir " düzenlemesi yeralmaktadır.
Somut olayda; davacının çeyiz eşyası bedeli olan 2.574.00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline ilişkin talebi olduğu halde, mahkemece çeyiz bedeline ilişkin kurulan hükümde faiz talebi hakkında ve davalı C.."in bu bedelden sorumlu olup olmadığı konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru bulunmamıştır.
Mahkemece; oluşturulacak hükümde taleplerin tümünün karşılanması gerekir iken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.