Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan iki adet bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçlu vekilince süresinde, yetkiye ve imzaya itiraz edilmiş, mahkemece yetki itirazının reddi ile imzaya itirazın incelemesinde geçilmiş, dosya bilirkişiye gönderilmiş, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, toplu halde sunulan dava dosyaları içerisinde borçluya ait imza örnekleri olmadığından bahisle borçluya yönelik imza incelemesi yapılamadığı bildirilmiş, mahkemece borçlu asil Hüseyin Yüce"nin adresine isticvap davetiyesi gönderilmiş, borçlunun ihtara rağmen mahkemeye gelmediği gerekçesi ile imzaya itirazı da reddedilmiştir.
Somut olayda, 23.11.2011 tarihli 4. oturumda borçlu vekiline borçlunun emsal imzalarının bulunduğu yerleri bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verildiği, borçlu vekilinin süresinde, 05.12.2011 tarihinde mahkemeye sunmuş olduğu dilekçesi ile borçlunun imzalarının bulunduğu yerleri bildirdiği, buna rağmen bildirilen imzaların ilgili yerlerden getirtilmeden 2010/1012 esas sayılı dava dosyasında borçlunun imza örneklerinin elde edilmiş olduğundan bahisle söz konusu dosya ile birlikte bilirkişiye tevdii edildiği ancak bilirkişi tarafından yapılan incelemede imzalara rastlanmadığından incelemenin yapılamadığının bildirildiği görülmektedir.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK. nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 447/2. maddesinde yer alan "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır." düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, incelemesi için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Görüldüğü üzere; inkar edenin atılış tarihi itibariyle inkar edilen imzası ile yakın tarihte atılmış, uygulamaya elverişli imzalarının temin edilmesi gerekir. Uygulamaya elverişli (tatbike medar) belgeler, HUMK m. 309/3"te “ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı
resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedebilir.” şeklinde tahdidi olarak sayılmıştır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (Hukuk Genel Kurulu"nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı).
Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise de borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celp edilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekir.
Öte yandan, HMK"nun 211.maddesinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. 211. maddenin 1. fıkrasının a ve b bentlerinde aynen; "Hakim yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak sureti ile elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hakim sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek sureti ile senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkar etmiş olduğu belgedeki yazı ve imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir, düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda, borçlu asile çıkartılan isticvap davetiyesinde ise, borçluya duruşma gününde bizzat hazır bulunmazsa, sırf bu nedenle imzaya vaki itirazının reddine karar verileceğinin ihtar edildiği görülmektedir. Bu hali ile, isticvap davetiyesi İİK"nun 68/a ve HMK"nın 211. maddesine aykırı olup, meşruhat yöntemine uygun yapılmamıştır.
O halde mahkemece, izah edildiği şekilde borçluya usulüne uygun meşruhat içeren isticvap davetiyesi gönderilmeden ve taraflarca bildirilen yerlerden imza örnekleri getirtilmeden, isticvap davetine uymadığından bahisle imzayı ikrar ettiği gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Ayrıca, HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükmün “Türk Milleti Adına” verilmesi ve bu ibarenin hükümde yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.