1. Hukuk Dairesi 2014/4793 E. , 2015/4172 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2013
NUMARASI : 2012/435-2013/382
Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne; birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı (birleşen davanın davacısı) vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi S.. Y.."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım, birleşen dava ise çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi isteklerine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 227 parsel sayılı taşımaza komşu parsel maliki davalının beton dökmek, kapı yapmak ve binanın saçaklarını taşırmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuş, birleşen davasında ise; kayden maliki olduğu 226 parsel sayılı taşınmaza davalıların yaptığı binanın saçaklarının taşkın olduğunu ve aynı zamanda saçaklardan akan yağmur sularının zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesini istemiştir.
Mahkemece, kayden davacıya ait çaplı taşınmaza davalıya ait yapıların saçaklarının taşkın olduğu, birleşen davada ise elatma olgusunun sabit olmadığı gerekçeleri ile asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 227 parsel sayılı taşınmazın davacı adına, komşu 226 parsel sayılı taşınmazın ise davalı (birleşen davacı) adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan keşif sonucunda bilirkişilerden alınan ve bilimsel verilere uygun hazırlanan rapor ve krokiye göre; (A) harfi ile gösterilen 5.13 m² ve (B) harfi ile gösterilen 1.17 m² lik saçakların davacının taşınmazına taşkın olduğu saptanarak asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine:
Davalının (birleşen davacının) diğer temyiz itirazlarına gelince;
Her ne kadar, davalı birleşen davasında taşınmazına müdahaleden söz ederek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuş ve yapılan keşifte fiili bir müdahale olmadığı saptanmış ise de; dava dilekçesinde aynı zamanda karşı tarafın taşınmazında bulunan binanın saçaklarından akan yağmur sularının kendi taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek, komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesini de istemiştir.
Ne varki; mahkemece, anılan bu istek bakımından bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileridenkleştirme durumundadır.
Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
O halde; mahkemece, içlerinde inşaat mühendisi de bulunan uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile yerinde yeniden keşif yapılması, yukardaki ilkeler uyarınca, birleşen davanın davalısına ait binanın saçaklarından akan yağmur sularının davacıya ait taşınmaza zarar verip vermediğinin saptanması, zararın varlığı halinde davalı tarafından alınması gereken önlemlerin nelerden ibaret olduğu ve zararın nasıl giderileceği yönünde bilimsel verilere dayalı gerekçeli rapor alınması, önerilecek önlemlerden olaya en uygun düşeni ve adil olanı seçilip ona hükmedilmesi gerekirken, anılan istek gözardı edilip eksik inceleme ile yetinilerek birleştirilen davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davalının (birleşen davanın davacısı) temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.