
Esas No: 2014/4695
Karar No: 2015/4171
Karar Tarihi: 24.03.2015
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/4695 Esas 2015/4171 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2012/305-2013/431
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi S.. Y.."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanın maliki olduğu 311,485, 695,751,1769 ve 1253 parsel sayılı taşınmazlar ile 106 ada 10, 108 ada 2,3 ve 4 parsel, 101 ada 1 parsel, 1010,1045 ve 2233 parsel sayılı taşınmazları davalıya ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu 1253 parsel sayılı taşınmaz yönünden murisin yaptığı temlikin mirasçıdan mal maçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, diğer taşınmazlar yönünden iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakanın çekişme konusu 311,485, 695,751 ve 1769 parsel sayılı taşınmazları 31.12.1997 tarihinde ölünceye kadar bakıp gözetmek koşulu ile; 1253 parsel sayılı taşınmazı ise 22.12.2000 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, diğer taşınmazların ise mirasbırakan ile bir bağlantısının bulunmadığı, muris M.. D.."ın 13.11.2011 tarihinde ölümü ile davanın tarafları olan çocukları ile dava dışı eşi ve çocuklarının kaldığı, davalının ise murisin tek erkek çocuğu olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 106 ada 10, 108 ada 2, 3 ve 4, 101 ada 1, 1010,1045 ve 2233 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ile bir ilgisinin olmadığı, davacı tarafından gizli bağış iddiasının da ileri sürülmediği gözetilerek bu taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın ölünceye kadar bakma koşulu ile temlik ettiği beş adet taşınmazın dava tarihine göre toplam değerinin 387.097,00 TL olduğu, satış suretiyle temlik ettiği 1253 parsel sayılı taşınmazın ise 249.687,00 TL olduğu, murisin geride on bir adet taşınmazının kaldığı görülmektedir.
O halde; yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde; mirasbırakanın bir veya birkaç taşınmazını temlik ederek kendisine baktırması mümkün iken, sayıca çok fazla taşınmazını temlik etmesindeki gerçek amacın mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca; ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen 311,485, 695,751 ve 1769 parsel sayılı taşınmazlar bakımından da davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 1253 sayılı parsel yönünden davanın kabulüne, diğer taşınmazlar yönünden reddine karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden 1932 doğumlu muris Mustafa"nın 13.11.2011 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davanın tarafı olan çocukları ile dava dışı iki çocuğu ile eşinin kaldıkları, murisin çekişme konusu 485-311-751-695-1769 parsel sayılı taşınmazlarını 31.12.1997 tarihinde davalı oğluna ölünceye kadarbakma akdi ile temlik ettiği, murisin eşi, davalı oğlu ve gelini ile aynı evde oturdukları, sara hastası olduğu, beyin ameliyatı geçirdiği, son yıllarda yatalak olduğu, bakımının eşi, oğlu ve gelini (davalının eşi) tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu husus, hem davacı hem davalı tanıklarınca ifade edilmiştir.
Yine getirtilen kayıtlar ile muris adına 11 parça taşınmazın daha kayıtlı olduğu ve bu 11 parça taşınmazın değerinin 271.000 lira olarak saptandığı, satış suretiyle davalıya temlik edilen ve tapusunun iptaline karar verilen 1253 sayılı parselin değeri 249.687 lira, ölünceye kadar bakma akdine konu edilen beş parça taşınmazın değeri ise 378.000 lira olarak belirlenmiştir.
Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkusu ölünceye kadar bakma sözleşmesinin doğumuna ve bilimsel yargısal içtihatlarla gelişmesine yol açmıştır. Ölünceye kadar bakım sözleşmesi taraflara hak ve borçlar yükleyen diğer bir deyişle ivazlı sözleşmeler olması yanında talih ve tesadüfe bağlı bir sözleşmedir. Bu tür sözleşmelerde Borçlar Yasası bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik de öngörmemiştir.
Somut olaya bu ilkeler ışığında bakıldığında, muris yaşadığı sürece bakılmadığı iddası ile bir dava açmadığına göre davalının bakım borcunu yerine getirdiğinin kabulü zorunludur. Öte yandan, ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı olduğundan tenkise de tabi değillerdir.
Bu durumda, ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazların, murisin mal varlığı içinde makul karşılanabilecek oranda kaldığı, murisin mal kaçırma düşüncesi olsa idi tüm taşınmazlarını temlik edebileceği, ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazlar bakımından davanın reddedilmesinin isabetli olduğu ve hükmün onanması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.