11. Ceza Dairesi 2016/4942 E. , 2017/5843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
Hükmün gerekçe içeriğinde sanık adının.... olarak gösterilmesi maddi hata olarak görülmüştür.
1- Sanık hakkında 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında sahte fatura kullandığı iddiası ile açılan kamu davasında; sanığın savunmasında, alışverişlerinin gerçek olduğunu, aldığı malzemeler karşılığında verilen faturaları kullandığını ve suçlamaları kabul etmediğini beyan etmesi, ayrıca vergi tekniği raporunda, sanığın mükelleflerden almış olduğu faturalarda, ne malı satan veya işi yapan tüccar tarafından verilmesi ne de satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müştekinin borçlandığı meblağı göstermesi gibi hususları taşımadığının belirtilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından, sahte fatura kullanma suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanun"a göre kullanılan veya bu Kanun"un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de, faturaların Vergi Usul Kanunu"nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, dosyada faturaların bulunmadığı görülmekle; suça konu faturalardan her takvim yılı için kanaat oluşturacak kadar asılları veya onaylı suretleri dosya içerisine konulup incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, sahte olduğu iddia olunan faturaları düzenleyen şirketler hakkında karşıt inceleme raporları düzenlendiği görülmekle, sahte fatura düzenleyen şirketler hakkında düzenlenen raporların tamamının getirtilmesi, sahte fatura düzenleyen tüm ilgili şirket yetkilileri hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde ve birleştirilmesi mümkün olmadığı takdirde, dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları düzenleyenlerin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları düzenleyen şirketler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Kabule göre de;
a- Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın 26.07.2010 tarih ve 2010/4464 Esas sayılı iddianamesi ile sanığın, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında sahte fatura kullandığı gerekçesiyle cezalandırılmasının talep edildiği, bir takvim yılında birden fazla mükelleften temin edilen sahte faturaların kullanılması eyleminin zincirleme olarak işlenen tek suçu oluşturacağı, sanık hakkında Dairemizin 2017/8464 E. sırasına kayıtlı Sakarya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/549-2013/196 E. K sayılı kararı ile sanığın 2007 takvim yılında sahte fatura kullanmak suçundan mahkumiyetine karar verildiği, bu itibarla sanığın aynı takvim yılında başka mükelleflerden de temin ettiği sahte faturaları kullandığına ilişkin tespitin, yeni bir suçu oluşturmayıp, zincirleme suç içinde değerlendirilmesi gerekeceği cihetle, mükerrer yargılama yapılmaması ve eylemin zincirleme suç içinde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi açısından; söz konusu dosyanın duruşmaya getirtilip incelenmesi, mümkün olması halinde davaların birleştirilmesi ile sanığın eylemlerinin zincirleme suç niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
b- Sanık hakkında 2009 takvim yılı için tekerrüre esas alınan 3167 sayılı Kanunun 16/1-3. maddesi uyarınca verilen mahkumiyetine ilişkin eyleminin hükümden sonra 31.01.2012 tarih ve 28193 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak 03.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile suç olmaktan çıkarılması karşısında TCK"nun 58. maddesinin uygulanma olanağının kalmaması,
c- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.09.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.