10. Hukuk Dairesi 2017/6451 E. , 2018/524 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Sigortalı ... dava dışı otel ...Turizm Sey. ve Paz. A.Ş."ine ait otel iş yerinde otel rehberi, transfer ve animatör olarak çalışmakta iken, şirketin davalılarla yapmış olduğu anlaşma gereğince davalılar ... ve ...‘nın ortak olarak işlettikleri ... adlı tekne ile turistlerin başında görevli olarak yat turuna çıktığı gezide,yüzme molası verildiğinde mola yerinde denize girdiğini ve gemi kaptanınca gemiye çıkması beklenmeyerek dönmesi sonucu boğularak vefat ettiği, Mahkemece, ayrı bir kusur raporu alınmayıp, Kurumun sigortalının işverenine karşı .... İş Mahkemesinin 2010/418 esas sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu rücu dava dosyası üzerinden alınan kusur raporunda işveren ... Turizm Sey. ve Paz. A.Ş.’nin %50, ..."ın %20, ..."nın ise %10 oranında kusurlu olduklarının belirlendiği görülmektedir.
2-)Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki de söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu’na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı başlangıcı ise; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, sadece birinin gerçekleşmesi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarih, (hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde kesinleşme tarihi)Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açıldığı tarih, faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Şüphesiz Kurumun işveren aleyhine açtığı rücu davalarında zamanaşımı süresi, Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi delaletiyle 10 yıl olup işbu zamanaşımı süresinin başlangıcı gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden ise sarf ve ödeme tarihleridir.
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir.
Eldeki davada, davalılardan ... zamanaşımı definde bulunmuştur. Nitekim adı geçen davalının alt işveren mi yoksa 3. kişi mi olduğunun açıkça belirlenmesi özellikle zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun irdelenmesi ve sonuca bağlanması açısından önemlidir.
Bunun için Mahkemece, sigortalının dava dışı ... Turizm Sey. ve Paz. A.Ş.’nin çalışanı olduğu gözetilerek sigortalının tekne turu dışında başka yerlerde de rehberlik yapıp yapmadığı, dava dışı otel işletmesi ile davalı tekne sahipleri arasında nasıl bir hukuki ilişki olduğu husunun da irdelenerek sonucuna göre temyiz eden davalı yönünden zamanaşımı definin değerlendirilmesi ile iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan tazminat dosyasındaki rapor ve olayın oluş şekli de gözetilmek suretiyle kusur raporu aldırılmalı, maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Kabule göre de, kurum alacağının teselsül sorumluluk ilkesine dayanılmak suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinin istenildiği eldeki davada, Mahkemece dava dışı işveren ... Turizm Sey. ve Paz. A.Ş.’ye izafe edilen kusurun davalıların toplam kusuruna dahil edilmeden sadece davalıların kusur oranlarına göre sorumluluklarına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ayrıca, hükmü temyiz etmeyen davalı ... bakımından Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak dikkate alınmak suretiyle yeniden karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Mahkemece bu hususlar göz önünde tutularak bir karar verilmesi gerekirken eksik incemele ve değerlendirme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ya iadesine, 05/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.