14. Hukuk Dairesi 2016/826 E. , 2017/9172 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :...Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.11.2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, 782 parsel sayılı taşınmazda ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Davalı, muhtesat iddasında bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Somut olaya gelince;
1-Davalı, taşınmaz üzerindeki yapıların kendisine ait olduğunu belirterek muhtesat iddiasında bulunmuştur, davacı vekili 03.04.2013 tarihli duruşmada davalıların muhtesata ilişkin beyanlarına bir diyecekleri olmadığını muhtesat iddialarını kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Dava konusu taşınmaz üzerinde muhdesat mevcut olup, muhdesatın aidiyeti konusunda bir ihtilaf bulunmadığına göre, mahkemece hükümde, taşınmazın toplam bedeli üzerinden, bedelin ne kadarının arza ne kadarının muhdesatlara isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle gösterilip bu oranlar doğrultusunda bedelin dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken, muhdesatlara ilişkin oranlama yapılmadığı görülmüştür.
Mahkemece, mahallinde yeniden keşif icra edilip, uzman bilirkişilerden yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde muhdesat oranlaması yapılması istenerek bilirkişilerden açık, denetime uygun rapor alınması, satıştan elde edilecek gelirin bu oranlara göre paylaştırılması ve bu hususun açıkça hükümde gösterilmesi gerekir; belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Davacı ...’in tapu kaydında soyadının ... olarak kayıtlı olduğu, nüfus kayıtlarında ise ... olduğu, kayıtlar arasında farklılık olduğu, bu durumun hükmün infazında tereddüt doğuracağı, bu nedenle tapu kaydının nüfus kaydına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Mahkemece, davacı vekiline, açıklanan hususun idari yoldan ya da yargı yoluyla düzeltilmesi için süre verilip tapu kaydı ile nüfus kayıtları arasındaki çelişki giderildikten sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği düşünülmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Açıklanan sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.