11. Hukuk Dairesi 2017/4691 E. , 2017/7044 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02/12/2014 tarih ve 2014/287-2014/495 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 23/02/1989 tarihinden 05/03/2010 tarihine kadar görev yaptığını, önce kurye sıfatı ile işe başladığını, sonra müdür pozisyonuna yükseldiğini, davalı şirket tarafından şubede çalışan işçilere karşı olan sorumluluklarından kurtulmak amacıyla 1992 yılından itibaren acentelik-vekalet vb. muvazaalı olan birden fazla sözleşme imzalatıldığını, tamamen işveren vekili gibi müdür maaşı ile çalıştırıldığını, ancak davalı şirketin 05.03.2010 tarihinde haksız, bildirimsiz ve tazminat ödemeden iş sözleşmesini feshettiğini ve dayattığı muvazaalı uygulamalar ile vergi ve SGK prim borçları altında bırakıldığını belirterek 5.000,00 TL kıdem tazminatı, 1.000,00 TL ihbar tazminatı, 4.000,00 TL fazla mesai ücreti, 1.000,00 TL yıllık izin ücreti, 1.000,00 TL kötü niyet tazminatı, 1,000,00 TL hafta tatili ücreti, 1.000,00 TL genel tatil ücreti olmak üzere toplam 14.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline, ayrıca müvekkilinin işveren sıfatıyla ödemek zorunda bırakıldığı SGK ve vergi borcuna dair zararlara karşılık olmak üzere 1.000 TL, 21 yıl boyunca kargo şirketine kazandırdıklarının müşteri tazminatı olarak (portföy tazminatı) şimdilik 1.000 TL"nin, manevi tazminat olarak 50.000 TL"nin davalıdan tahsiline, teminat olarak alınan senedin iptaline ve tüm borçlardan işveren vekili olarak sorumlu olmadığı, davalı şirketin sorumlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının ... Ticaret Sicil Müdürlüğünde "..." olarak 1997 yılından bu yana gerçek kişi tacir sıfatıyla kaydının mevcut olduğunu, dava dilekçesinde talep edilen tüm alacaklar için zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının ilk olarak müvekkili şirket nezdinde 1989 yılında işçi statüsünde çalıştığını, 1992 yılı itibariyle acente olduğunu, acentelik/vekalet sözleşmesine istinaden bir tacir olarak faaliyet gösterdiğini, davacının sözleşme ilişkisi nedeniyle tüm alacaklarını alarak müvekkili şirketi ibra ettiğini, cari hesap sonucunda davacı yanın müvekkili şirkete borçlu çıktığını, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde davacıya fatura mukabilinde hakediş ödemesi yapıldığını, bunun dışında bir maaş ödemesinin bulunmadığını davacının işçi statüsünde bulunmadığından işçi alacaklarının doğumundan söz edilemeyeceğini, bir an için davacının işçi olduğu varsayılsa dahi sözleşmenin karşılıklı mutabakatla son bulmasından dolayı kıdem, ihbar ve kötü niyet tazminatının söz konusu olamayacağını, kamusal borçlarından bizatihi kendisinin mesul olup, bu ödemelerin müvekkili şirketten tahsilinin mümkün olmadığını, portföy tazminatı talebinin mesnetsiz olduğunu, davacı yanın protokolle kabul ettiği borçlarının tamamını henüz ödenmediğinden teminatın iadesi şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin karşılıklı mutabakatla sona erdiğini, rızayla yapılan bir işleme dayalı manevi tazminat talebinin mümkün olmadığını, taraf muvazaasına dayanan taraf iddialarının yazılı delille ispatlamak zorunda olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davacı yanca hizmet akdinden kaynaklı tespit ve işçi alacaklarının talep edildiği, mevcut delillere göre görünürdeki acentelik sözleşmesi altında hizmet sözleşmesi yattığının ve işlemlerin muvazaalı olup, gerçekte davacının davalıya işçi olarak hizmet verdiğinin tespit ve tazminata hükmedilmesi görevinin iş mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, HMK 21 /1-c maddesi uyarınca iş mahkemesi ve ticaret mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığının çözülmesi ve yargı yeri belirlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 07/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.