11. Hukuk Dairesi 2019/1798 E. , 2020/64 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20/12/2017 tarih ve 2010/320 E- 2017/353 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/12/2018 tarih ve 2018/766 E- 2018/2115 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 13/07/2006 tarihinde tescil edilen Stopar Stratejik Toplumsal Arş. Org. Dan. Rek. Tan. ve Paz. Ltd. Şirketinin 25 hisse ile ortağı bulunduğunu, şirketin her biri 25 hisseye sahip olan 4 ortak tarafından kurulduğunu, kurucu ortaklar ..., ...,...ve müvekkilinin olduğunu, kuruluştan 16/10/2008 tarihine kadar şirket müdürlüğünü ..."in yaptığını, bu tarihte hissesini ..."ya devrederek ortaklıktan ayrıldığını, bu tarihten sonra şirket müdürlüğünü ..."nun yaptığını, müvekkilinin şirketin 2006-2010 yılları arasındaki yönetimi ve özellikle kâr payı dağılımından memnun olmadığı için şirket yetkililerine rahatsızlığını bildirdiğini, ancak yetkililerin olumsuz yanıtı ile karşılaştığını, TTK m. 533 uyarınca şirket ortaklarının en temel hakkının şirketten kâr payı almak olduğunu, oysa şirket müdürü ve diğer ortaklar tarafından şirketin aktif olarak çalıştığı 4 yıllık süreçte müvekkiline çok cüzi miktarlarda kâr payı ödendiğini, diğer ortak ve müdürün ise şirket kâr payını şahsi ihtiyaçları için şirket harcaması gibi göstererek haksız kâr elde ettiklerini, diğer ortaklar ve müdürün ise müvekkilinin şirket dışında olmasından faydalanarak şirketi keyfi olarak yönetip kendilerine haksız kazanç sağlarken müvekkilinin vazgeçilmez nitelikteki şirketi denetleme hakkını ve şirketi yönetim hakkını açıkça ihlal ettiklerini, müvekkilinin şirket dışında şirketin kârı için emek sarf ederken şirket müdürü ve diğer ortaklarınmüvekkiline fikir sormak bir yana kendisine haber dahi vermeden şirkete piyasa değerinin üzerinde göstererek tanıdıklarından muvazaalı olarak motorlu taşıtlar aldıklarını, sonra bu taşıtları piyasa değerinin altında sattıklarını, kendi araçlarını şirkete kiralayarak usulsüz kazanç elde ettiklerini, şirketin elde ettiği kârı şahsi ihtiyaçları ve işyerleri için harcamaktan çekinmediklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik alacağın doğduğu tarihten itibaren işlemiş ve işleyecek ticari faiziyle birlikte müvekkilinin şirketin kuruluşundan bugüne kadar kendisine ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen 5.000,00 TL"lik kâr payının ödenmesini, müvekkilinin 1/4 ortaklık payına tekabül eden 12.500,00 TL"nin kendisine ödenerek müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasına karar verilmesini, bunun mümkün olmaması durumunda söz konusu şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... ve Stopar Stratejik Toplumsal Arş. Org. Dan. Rek. Tan. ve Paz. Ltd. Şti. vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; davacı tarafın kâr payı talebinin hukuken geçerli olmadığını, Türk Ticaret Kanunu"nun 533.maddesinde şirket mukavelesinde aksine hüküm bulunmadıkça ortaklar sermaye koyma borçlarını yerine getirdiği nispette yıllık bilançoya göre elde edilmiş safi kârdan pay alacakları öngörülmüş ise de aynı Kanunun 534.maddesi yollamasıyla 469.maddesinde kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle kanun ve esas mukavele hükümlerince ayrılması gerekli diğer paralar safi kardan ayrılmadıkça kâr payı dağıtılamayacağı gibi aynı şekilde anılan madde hükmünde kâr payı dağıtılmasına genel kurulca karar verilmedikçe kâr payı dağıtılamayacağının öngörüldüğünü, bununla beraber müvekkili şirketin esas sözleşmesinde kâr payı dağıtılmasının sermayenin en az %51"ini temsil eden hissedarların kararına bağlandığını, limited şirketin haklı nedenle feshini talep etmede ispat yükünün davacıda olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde mahkemeyi yanıltmaya yönelik asılsız ve çelişkili ifadelerde bulunduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde şirket yöneticisi ve ortaklarının eylemlerinin güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, zimmet, evrakta sahtecilik suçlarının tüm unsurlarını içerdiğini belirttiğini, fakat şirket yöneticisi ve ortakları hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadığını, ceza hukukunda geçerli olan masumiyet karinesinin olduğunu, şirket yöneticisi ve ortalarının bu şekilde karalanmasının mahkemeyi yanıltmaya çalışmaktan başka bir amacı olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar ... ve ... davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kâr payı ve ortaklık payı ödenerek şirket ortağının ortaklıktan ayrılmasına izin verilmesi ya da şirketin feshine karar verilmesine ilişkin olduğu, davanın davacı şirkete açılmasının yeterli olduğu, davacı ile diğer ortaklar arasında ortaklığın devamını engelleyecek nitelikte ilişkilerin bozulması nedeniyle, davacının ortaklıktan çıkma talebinin haklı ve yerinde olduğu, kâr dağıtımı konusunda ortaklar kurulunca usulüne uygun alınmış bir karar bulunmadığı, şirketin davacının ortaklık payını bile ödeyebilecek durumunun bulunmadığı, davacının davalı şirkete 11.000,00 TL ödenmemiş sermaye borcu bulunduğu gerekçesiyle, dosya kapsamı ve bilirkişi raporları doğrultusunda, davacının davalı şirket ortaklığından ayrılma talebinin kabulü ile şirket ortaklığından ayrılmasına izin verilmesine, davacının kâr payı ve ortaklık payı taleplerinin reddine, davalılar ...,...ve ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı şirketin herhangi bir aktifinin olmadığı, bunun sonucu olarak çıkma payı alacağının bulunmadığı, davacının sermaye payını ödediğini yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği, bu yönde dosyada bir kayıt bulunmamadığı, bu husus ispatlanmış olsa dahi şirkete sermaye olarak konulan şeylerin iadesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 06/01/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.