14. Hukuk Dairesi 2016/234 E. , 2017/9132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.09.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil davasının reddine, alacak davasının kabulüne dair verilen 15.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma isteğinin değer yönünden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davacının dava konusu taşınmaz üzerine babadan kalma ve kendisinie ait yer olduğu düşüncesiyle hareket ederek iyi niyetle ev yaptığını, evin yapıldığı alanın kadastro tespiti sırasında ham toprak vasfı ile 126 ada 26 parsel olarak hazine adına tespit ve tescil edilidiğni, hazine aleyhine zilyetliğe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/43 Esas sayılı dosyası ile reddedildiğini ve kararın Yargıtay tarafından onarak kesinleştiğini, bu kararın davacıyı mülkiyetinden yoksun kılma sonucunu doğurduğunu, taşınmaz içerisinde davacının babasından kalma bir ev bulunduğunu, davacının 2006 yılında yapmaya başladığı evinin 2008 yılında bittiğini evin arsadan çok değerli olduğunu ve yıkılmasının fahiş zarar doğuracağını belirterek, davacının evi ve yaşamsal faaliyetleri için gerekli olan fiilen kullandığı yaklaşık 2500 m2 arsa miktarının dava tarihindeki değerinin tespit edilerek bedeli karşılığında evinin ve ilk yapılışından beri mevcut bahçesine diktiği 55 ağaç, depo, kümes, ahır gibi unsurları ile birlikte müştemilatının kurulu bulunduğu alanın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu talep kabul görmediği takdirde ev, ağaç, depo , kümes, ahır gibi tüm müştemilatın dava tarihindeki gerçek değerinin tespiti ile davalıdan tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı hazine vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın dayanağı bulunmadığını, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmayacağını belirterek davanın reddine savunmuştur.
Mahkemece, davacının iyi niyetli olmadığı gerekçesi ile tapu iptali ve tescil davasının reddine, sebepsiz zenginleşme talebi yönünden davanın kabulü ile 2500,00TL"nin davalı hazineden tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili ve davalı hazine vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2- Davalı hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesi uyarınca açılan temliken tescil, olmadığı takdirde ikinci kademedeki istek taşınmazdaki ev ve diğer muhdesat ile ağaçların dava tarihindeki değerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Tescil davası reddedilmiş, bedel isteğinin taleple bağlı olarak kabulüne karar verilmiştir.
Temliken tescil isteme hakkı ancak yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki veya onun mirasçılarına karşı açılacak davada ileri sürülebilecek bir kişisel haktır. Bu nedenle, malzeme sahibinin, arsa malikine karşı haiz olduğu dava hakkı bu konu üzerinde dava açılmadan ve karar alınmadan arsanın mülkiyetinin başkasına geçmesi halinde yeni malike karşı ileri sürülmez malzeme sahibi yeni malikten tazminat dahi isteyemez. Diğer yandan Türk Medeni Kanunun 724. maddesi uyarınca aranan koşullardan birisi de tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacaylı bir yapı yapılmış olmasıdır. Davacı, dava konusu taşınmazın babasına ait olduğu ve kendisine miras yolu ile kalmış olduğu gerekçesiyle üzerinde ev yaptığını ileri sürmüş ise de, 126 ada 26 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 126 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağına göre öncesinin senetsiz olduğu ve vergi kaydına da rastlanmaması nedeniyle ham toprak vasfı ile 12.06.2006 tarihinde Maliye Hazinesi adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmeden 30.01.2007 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Dava dilekçesinde, davacının evi 2006 yılında yapmaya başladığı ve 2008 yılında binanın inşasının tamamlandığı belirtilmektedir. Bu durumda davacının öncesinde tapusuz olan taşınmazda evin yapımına başladığı ve kadastro tespiti yapılarak kesinleşmesinden sonra dahi inşaatın devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kadastro tespiti ile malik olan hazineye karşı temliken tescil ve tazminat talepleri ileri sürülemez.
Değinilen bu yönler gözetilerek davacının tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.12.2017 tarihihde oybirliği ile karar verildi.