8. Hukuk Dairesi 2010/2166 E. , 2010/2250 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Cizre Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.07.2009 gün ve 41/321 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davalı adına tespit ve tescil edilen 153 ada 32 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı yararına kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nun 713/1 maddesi uyarınca kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı 20 yıldan fazla süre ile devam eden zilyetliğine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tescilini istemiş, yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazın davacıya babasından kaldığını, miras bırakanın sağlığında davacının kız kardeşine miras payını verdiğini bildirmişlerdir. 22.7.2009 tarihli yargılama oturumunda tanık olarak dinlenilen davacının kız kardeşi mirasçı ..., miras bırakanları ...’dan kalan taşınmazları davacı ile birlikte paylaştıklarını, dava konusu taşınmazın davacıya kaldığını açıklamıştır. Dosya arasında bulunan mirasçılık belgesine göre, davacının miras bırakanı ... 14.6.1989 tarihinde ölmüştür. Miras bırakanın başka mirasçıları da bulunmaktadır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın davacının dedesinden babasına ve ondan da davacıya kaldığını açıklamışlar, terekenin paylaşımından söz etmemişlerdir. Bundan ayrı muris ..."nin davacı ve ... dışında başka mirasçılarının da olduğu nüfus aile kayıt tablosu ve veraset belgesi ile sabittir. Tüm mirasçıların katılmadığı, sadece davacı ... ve ... arasında yapılan bir paylaşım ise geçersiz olup hukuken herhangi bir hak bahşetmez. Bu belirlemelere göre miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olup, herhangi bir taksime konu edilmediği anlaşılmaktadır. TMK.nun 701. maddesinde ; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, üç yerel bilirkişinin birlikte dinlenilmesi HUMK.nun 265. maddesine aykırıdır. Tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda bilirkişiler hakkında da uygulanır. Belirlenen bozma niteliğine göre bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.