Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İstanbul 9.İcra Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.05.2008 gün ve 2007/238 E., 2008/587 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 23.12.2008 gün ve 19378-22779 sayılı ilamı ile; (...Alacaklı vekili tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçlulara örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine adı geçenler vekilinin yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, müvekkillerinin borcu olmadığını ve onlara ait olmayan imzalar bulunduğunu, ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yaptırılan inceleme sonucunda grafolog bilirkişi Hüseyin Şahin"in düzenlediği 12.11.2007 tarihli raporunda bonoda keşideci imzalarının borçluların eli ürünü olduğunu bildirmiştir.
İtiraz üzerine Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi"nde düzenlenen 27.03.2008 günlü raporda ise, (imzanın basit tersimli, önemli ayırt edici karakteristik ve yazı unsuru içermeyen imza olması nedeni ile söz konusu imzaların borçluların eli mahsülü olmadığının açıklandığı görülmüştür.
Böylece her iki bilirkişi raporu arasında aykırılık oluşmuştur.
Adli Tıp Kurumunun Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü mümkün bulunmadığından bu rapora üstünlük tanınarak sonuca gidilemez.
Bu durumda, mahkemece yeniden oluşturulacak ve yazı biliminden anlar 3 kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak iki rapor arasındaki aykırılık giderildikten sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkemece alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde mutlaka yeniden bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunmamakla birlikte alınan bilirkişi raporları hükme esas alınabilecek nitelikte değil ise yeniden bilirkişi görüşüne başvurulması zorunludur.
Somut olayda uyuşmazlık, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin hazırlamış olduğu raporun hükme esas alınabilecek yeterlilikte bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E.,2001/467 K.sayılı kararında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Oysa hükme esas alınan 27.03.2008 günlü bilirkişi raporunda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığı açıklanmamış olduğundan ve bu nedenle denetime elverişli bulunmadığından hükme esas alınabilecek nitelikte görülmemiştir.
O halde, mahkemece yeniden oluşturulacak ve yazı biliminden anlar 3 kişilik bilirkişi kurulundan usulüne uygun rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 07.10.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.