20. Hukuk Dairesi 2016/3881 E. , 2017/8596 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, 03.11.2010 tarihli dava dilekçesiyle; davalı adına tapuda kayıtlı olan ... köyü, 102 ada 179 parsel sayılı taşınmazın, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup taşlık, kayalık ve çalılık olduğunu, zilyetlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açmış, mahkemece, davacının davasının kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkii 102 ada 179 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro sonucu davalı gerçek kişi adına tesbiti itirazsız kesinleşen parselin tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesine göre yapılmıştır. Yörede 25.04.2008 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu vsardır
Mahkemece, Mayıs 1951 tarih ve 22 sıra nolu tapu kaydının geniş bir alanı kapsadığı, değişebilir sınırlar olduğu, dava konusu tapu kaydı arasında açıklık alan olarak gösterilen doğal tarla niteliğinde taşınmazlar bulunduğu, tapu kaydında yazılı olduğu gibi tapulu taşınmazların çevresinde fundalık ve kayalık alanlar bulunduğu, tapu kaydı sınırlarının değişebilir ve genişletmeye elverişli nitelikte olduğu, taşınmazın 2004 tarihli uydu fotoğraflarında dahi imar ihya edilmediği, büyük bir bölümünün makilik ve kayalık olarak göründüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Taşınmaz, kadastro sırasında Mayıs 1951 tarih 22 sayılı tapu kaydının uygulanması ile tesbit ve tescil edildiği halde, dayanak tapu kaydı getirtilip usulüne uygun olarak uygulanıp taşınmazı kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiştir. Tapulu olan taşınmaz hakkında zilyetlik yönünden inceleme yapılmıştır. Bu nedenle;
Mahkemece, davalı taşınmaza uygulanan Mayıs 1951 tarih 22 sayılı tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte tapu müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra davalı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdî, irsî ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili nüfus müdürlüğünden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsî ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdî ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdî ya da irsî ilişkisi saptandığı takdirde,
tapu kaydının davalı taşınmazla birlikte revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise bu husus gözönünde bulundurularak revizyon parsellerin kadastro tutanak örnekleri ile bu taşınmazlar ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmelidir.
Çekişmeli taşınmazın dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı 3402 sayılı Kanunun 20. maddesi uyarınca duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı takdirde 3402 sayılı Kanunun 20/A, 20/B ve 20/C maddeleri uyarınca uygulama yapılarak sonucuna göre karar verilmeli, tapu kayıtları kapsamında kalmadığı belirlendiği takdirde, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile 1985-1990 yıllarına ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğide hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığ yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz
başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/10/2017 günü oybirliği ile karar verildi.