Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlu vekili, müvekkiline gönderilen ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu iddia ederek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 18.07.2011 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece borçlu adına yapılan tebliğ işleminin borçlunun nüfus kayıt sisteminde mevcut adresine Tebligat Kanunu"nun 21. maddesi kapsamında usulüne uygun olarak yapıldığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir.
İstanbul 5. İcra Müdürlüğü"nün 2011/8592 sayılı takip dosyasında örnek 7 ödeme emrinin gönderildiği tebliğ evrakı üzerine ""Mernis Adresi"" yazılarak tebliğe çıkarıldığı ve dağıtıcı tarafından TK."nun 21/2.maddesine göre 14.07.2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
2709 Sayılı 1982 Anayasası"nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde ""Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir"" hükmü yer almaktadır.
11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 10. maddesine eklenen 2.fıkraya göre ; ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.""
Tebligat Kanunu"nun uygulanmasına dair yönetmeliğin bilinen adreste tebligat başlıklı 16/2.maddesinde; ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır"" düzenlenmesine yer verilmiştir.
6099 Sayılı Kanunun genel gerekçesinde ""... Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanunu"na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir"" denilmiştir.
Tebligat Kanunu"nun 10.maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi takip alacaklısı (veya davacı) tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark
bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu"nun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, muhatabın başka adresinin bilinmediği gerekçesiyle adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması yasanın amacına uygun değildir. Bu davranış Anayasanın 36.maddesine aykırı olduğu gibi muhatabın savunma hakkının da kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu"nun 21/2.maddesi aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu 5490 Sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür. Ancak Tebligat Yasasının dar yorumlanması, geçerli bir mazereti nedeniyle yeni adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildiremeyen veya önemli bir mazereti nedeniyle (yatarak hastahanede tedavi gören hasta gibi) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Yasanın yorumunda yardımcı kaynak olan madde gerekçelerini dikkate almak gerekir. Tebligat Kanunu"nda değişiklik yapılan madde gerekçelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde, muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan 21/2"ye göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2"ye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adres kayıt sistemindeki adres tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için, öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği"ninin 30. maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile de sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 30.12.2009 tarihli ve 2009/12-563E.-2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Zira, takip borçlusunun hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.
Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın, TK."nun 10/2.. maddesi gözardı edilerek borçluya önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan TK."nun 21/2. maddesine göre çıkartıldığı ve bu tebligatın yukarıda anlatılan nedenlerle usule aykırı bir tebligat olduğu görülmüştür. Ayrıca Tebligat Kanunu"nun 23/9. maddesi gereğince, tebliğ evrakının, tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını ihtiva etmesi gerekir. Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre yapılan tebliğe ilişkin tebliğ evrakı, tebliğ memurunun ad ve soyadını ihtiva etmemektedir. Yapılan tebliğ işlemi bu nedenle de usule aykırıdır.
Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 32. ve Tebligat Yönetmeliği"nin 53.maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan maddelerde, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.
O halde mahkemece yukarıda belirtilen nedenlerle usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince öğrenme tarihine göre tebligat tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin reddi yönünde hüküm
tesisi isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresi ile “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.