8. Hukuk Dairesi 2009/6988 E. , 2010/2186 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Aslanyurdu Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Mazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.09.2009 gün ve 62/103 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı bulunan iki parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunarak taşınmazların Hazine adına tescilini talep etmiş; diğer davalı köy tüzel kişiliği davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, 65 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kalan yerle ilgili davanın reddine, Fen Bilirkişileri Aydın Hüner ve... tarafından dosyaya sunulan 25.06.2008 havale tarihli rapora ekli krokide kırmızı kalemle boyalı olarak gösterilen 2.418.00 m2 ve (A) harfi ile gösterilen 2.485,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz bölümleri bakımından davacı yararına kazanma koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davalılardan Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar kazanma koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava, kadastroca tespit dışı bırakılan taşınmazın TMK.nun 713/ 1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükümleri uyarınca tapuya tescili isteğine ilişkindir. Tescil dışı bırakılan bir yerin anılan hükümler uyarınca tapuya tesciline karar verilebilmesi için bu maddelerde belirtilen koşulların yerine getirilmesi gerekir. Bu bakımdan öncelikle tescil davasına konu olan taşınmazlar tapuda kayıtlı bulunmamalıdır. Taşınmazların tapuda kayıtlı olup olmadıkları araştırılmalıdır. Mahkemece, fen bilirkişilerin krokili raporları da eklenilmek suretiyle tapuda kayıtlı olup olmadıkları Tapu Sicil Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir.
Bunun yanı sıra Dilanoğlu mevkiindeki taşınmazın doğusunda Dilanoğlu Deresi yer aldığı halde jeolog bilirkişi incelemesi de yaptırılmamıştır. Bu nedenle taşınmazın, sınırında bulunan derenin aktif yatağında olup olmadığı, Devlet veya şahıslar tarafından sedde yapmak suretiyle veya başka bir ıslah faaliyetinde bulunulduktan sonra taşınmazın dere yatağından veya taşkın sahasından ayrılıp ayrılmadığının ve bunların tarihlerinin taşınmaz başında yapılacak olan keşifte jeolog bilirkişi marifetiyle tespit edilerek taşınmazın nitelik ve süre bakımından kazanılmaya elverişli olup olmadığı saptanmalıdır.
Ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre, zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı adına kadastro yoluyla tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise; bunların miktarlarının, çalışma alanlarının ve tescil tarihlerinin Kadastro Müdürlüğünden de sorulması gerekirken, yalnızca Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden ve Tapu Sicil Müdürlüğünden yapılan araştırma ile yetinilmesi de doğru olmamıştır.
Tüm bunların yanı sıra mahkemenin kabul şekline göre de, dava konusu taşınmazların keşifte belirlenen toplam 5.386,6 TL değeri üzerinden hesaplanan 290.87 TL harçtan peşin alınan 81.00 TL harcın düşülmesi ile bakiye 209.87 TL harç tahsili yerine anlaşılamayan bir şekilde toplam harç miktarının 72.71 TL olarak hesaplanılması suretiyle davacıya bakiye 8.28 TL. harç iadesine karar verilmiş olması da yerinde bulunmamaktadır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.