Taraflar arasındaki “tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akpınar Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 3.3.2008 gün ve 91-17 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 20.2.2009 gün ve 6442-964 sayılı ilamı ile, (...Davacılar vekili, 178 parsel sayılı taşınmazın vekil edenleri adına tapuya kayıtlı olduğunu, bu parselle bütün halde bulunan ve öteden beri zeminde mevcut köy yolundan taş duvar ile ayrılan bir kısım taşınmaz bölümünün kadastro çalışmalarında paftasında yol olarak gösterildiğini, bu bölümün miras yolu ile intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, hak düşürücü sürenin dolduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dahili davalı köy temsilcisi yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, paftasında yol olarak gösterilen taşınmaz bölümlerinin zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz bölümü 1979 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilmek suretiyle tespit dışı bırakılmıştır. Davacılar paftasında yol olarak gösterilen taşınmaz bölümünün adlarına tescilini istemelerine karşın, karar başlığında davanın tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Davacılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı dava dışı 178 parsel senetsizden, 992 m2 yüzölçümü ve kerpiç ev ve bahçesi niteliği ile 28.9.1979 tarihinde tespit edilmiştir. Yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmaz bölümünün önceden beri davacılar adına kayıtlı 178 parselle bütün halde, taş duvar ile çevrili biçimde yoldan ayrıldığını ve davacıların evinin avlusu olarak tasarruflarında bulunduğunu, davalı bölümün hiç yol olarak kullanılmadığını; ziraatçı uzman bilirkişi nizalı taşınmaz bölümünde kesilmiş 35-40 yaşlarında ağaç kökleri olduğunu açıklamıştır. Teknik bilirkişi 8.1.2008 havale tarihli rapor ve ölçeksiz krokisinde davalı taşınmazı yeşil renkle boyalı halde göstermiş, 64 m2 olarak ölçüldüğünü ifade etmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesinde orta malı olan yol, meydan ve köprülerin haritasında gösterilmek suretiyle kadastroya tabi tutulacağı açıklanmıştır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bu tür yerlerin kural olarak zilyetlik yolu ile kazanılması mümkün değildir. Ancak somut olayda dava konusu taşınmaz bölümünün öteden beri yol olarak kullanılmadığı, davacıların zilyetliğinde bulunduğu ve kazanma koşullarının oluştuğu toplanan deliller ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece, mahallinde yeniden keşif icrası ile teknik bilirkişiye dava konusu taşınmaz bölümünü gösterir infaza elverişli kroki düzenletilerek, yasal araştırma ve incelemeler de yapılmak suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.7.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.