3. Hukuk Dairesi 2020/12153 E. , 2021/6128 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kurum işleminin iptali- menfi tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, bölge adliye mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Başak eczanesinin sahibi ve mesul müdürü olduğunu, davalı kurumun 28/08/2015 tarihli yazısı ile 2012 yılı Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (5.3.14), (4.3.6) maddeleri dayanak gösterilip, hakkında toplam 1.853,69 TL cezai şart uygulanarak sözleşmesinin üç ay süreyle feshedileceğinin bildirildiğini; ilgili protokolün (4.3.6) maddesi uyarınca cezai şart tesis edilemeyeceğini, ancak 185,36 TL tutarında reçete bedeli kesintisi yapılabileceğini, iddia edildiği gibi eczanesine hasta yönlendirmesinin söz konusu olmadığını ileri sürerek; haksız ve hukuka aykırı kurum işleminin iptali ile 1.853,69 TL tutarındaki cezai işlem yönünden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; davaya konu kurum işleminin yasal mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile davalı kurum tarafından davacı hakkında uygulanan sözleşmenin 3 (üç) ay süreyle feshi ve 1.853,69 TL tutarında cezai şarta yönelik kurum işleminin iptali ile 1.853,69 TL cezai şarttan borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince; davacı eczacının kendisine hasta yönlendirmek suretiyle 2012 yılı protokolünün 5.3.14 maddesine aykırı davrandığı, ancak 2016 yılı protokolü ile ilgili maddenin kaldırıldığı, bu nedenle davalı kurum işleminin konusuz kaldığı; dava tarihi itibariyle davanın açılmasına davalı kurumun sebebiyet vermediği, davalı aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak; davalı kurum tarafından davacı hakkında 2012 yılı protokolünün 5.3.14 maddesi uyarınca uygulanan sözleşmenin 3 (ay) süreyle feshi ve 1.853,69 TL cezai şarta yönelik kurum işlemi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine; Dairece verilen 01/07/2020 tarihli ve 2020/724 E. 2020/3819 K. sayılı kararla; (... yargılama sırasında taraflar arasında imzalanan protokol hükümlerinde değişiklik yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında en son imzalanan 2016 yılı protokolünün (6.12) numaralı maddesi gereği davacının 2012 yılı protokolünün (5.3) numaralı maddede sayılan fiillerden dolayı 2016 yılı protokolündeki cezai şart ve fesih hükümlerinin uygulanmasını talep etme hakkını dava açmakla kullandığı gibi davalı tarafın davaya konu işleminin protokollere göre doğru ve yerinde olduğu konusunda muaraza yaratmaya devam ettiğine göre davanın esası hakkında inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiğinden davanın konusuz kaldığından bahsedilemez.
Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesince davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş olması hatalıdır. Bununla birlikte her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince yönlendirme fiilinin sabit olduğuna kanaat getirilmiş ise de dosya kapsamından yönlendirme fiilinin oluşmadığı da açıktır. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken istinaf talebinin kısmen kabulü ile davanın konusu kalmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması hatalıdır...) gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “ Bozmaya uyma ve direnme” başlığı altında düzenlenen 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; “ Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.” ;
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise; “ Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” şeklinde düzenleme yapılmış olup; bölge adliye mahkemesince, bozma kararına uyulduğu takdirde, bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekir.
Somut olayda; ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar, bölge adliye mahkemesince davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kaldırılmış ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmuştur. Dairece, bölge adliye mahkemesinin esas hakkında yeniden tesis ettiği bu hüküm HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca bozulmuş ve dosya HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasına dayalı olarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak üzere bölge adliye mahkemesine gönderilmiştir. Bölge adliye mahkemesince, dairemizin bozma kararına uyulmakla gelinen safhada; artık davanın esası hakkında bozma kararına uygun olarak yeniden hüküm tesis edilmesi gerekirken, kaldırılan ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 08/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.