Esas No: 2020/7097
Karar No: 2021/2364
Karar Tarihi: 23.03.2021
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2020/7097 Esas 2021/2364 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2020/7097 E. , 2021/2364 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
suçundan CMK 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı ile TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 62/1, 53/1-2-3, 58/9, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 Esas 2019/1953 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
Somut darbe teşebbüsü, TCK"nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK"nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK"nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf
cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Genel olarak 15 Temmuz 2016 günü meydana gelen kalkışma olayı değerlendirildiğinde; 15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000"in üzerinde askerî personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74"ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000"e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4"ü asker, 63"ü polis ve 183"ü sivil olmak üzere toplam 250 "den fazla kişi şehit edilmiş, 23"ü asker, 154"ü polis ve 2.558"i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
15 Temmuz 2016 günü işlenen somut darbe teşebbüsü, TCK"nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai (ya da garantör olunan hallerde ihmali) harekette bulunarak bu suça iştirakin her halinin mümkün olduğunun kabulü gerekir.
Bu açıklamalar ışığında sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesine gelince:
Aynı suçtan Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/293 E-2018/255 K sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan, iş bu dava dosyasında tanık sıfatıyla dinlenen ..."nun beyanlarının denetlenmesi bu bağlamda, örgütte tanık ..."dan da sorumlu mahrem imam konumunda olan ve karar yerinde toplanıp tartışılan delillere göre örgüt üyesi olduğundan kuşku bulunmayan sanıkla ilgili olarak olay gecesi eagle programı üzerinden gönderilen, "parolamız hayırdır inşallah," "asker abiler bu saat itibariyle yönetime el koymaya başladılar", " tüm abiler görev yerlerine resmi bir şekilde geçsinler", "asker gelirse yardımcı olunacak. Direnen olursa etkisiz hale getirilecek" "Koordinatör müdür Hasan Basri Dağdelendir, Mezitli sorumlusu Süleyman... Bunların talimatına göre abiler hareket etsin" "" abiler hizmete büyük bir kumpas kuruldu. Bu saat itibariyle herkes evine dönsün"" şeklindeki mesajların sanık tarafından gönderilip gönderilmediğinin, aynı mesajların 15 Temmuz 2016 günü Anyasal Düzene Karşı gerçekleştirilen kalkışma kapsamında Mersin"de ika edilen
eylemlerle ilgili olarak Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017152 E- 2018169 K sayılı dosyasında yargılanan sanıklarla veya dinlenen tanıklarla da paylaşılıp paylaşılmadığının, bu suretle sanığın o tarih itibari ile Mersin İl Emniyet Müdürlüğünde emniyet müdürü rütbesi ile görev yapan Hasan Basri Dağdelen ile Tece Polis Karakolu amiri Süleyman Akçin"i ya da diğer FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarını yönlendirip yönlendirmediğinin saptanması ve maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konması bakımından;
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017152- E 2018169 K sayılı ve 2017/293 E-2018/255 K sayılı dava dosyalarının istenerek incelenmesi, varsa ilgili delillerin, savunma ya da beyanlar ile dijital inceleme raporlarının denetim imkanı sağlayacak biçimde iş bu dosya içine alınması, yukarıda yer verilen mesajların tespit edildiği telefon ile ilgili rapor alınmamışsa usulüne uygun olarak uzman bilirkişiden rapor alınması, varsa belirlenen şahısların gerektiğinde tanık olarak dinlenilmesi, sanığın 15-16 Temmuz gününe dair telefon görüşmelerine ilişkin HTS kaydının istenmesi, sanığın ByLock"unda ekli emniyet mensubu komiser ya da polis memurlarının, kollukta etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyerek sanıkla ilgili beyanlarda bulunan emniyet mensubu Ertuğrul Yaman"ın, gizli tanık Garson(K) tarafından sunulan emniyet mahrem yapılanmasına dair elde edilen verilerden tespit edilen kişilerin de araştırılmak suretiyle haklarında anayasal düzene karşı suçtan da ceza soruşturması bulunup bulunmadığının araştırılması var ise dosyalarının temin edilerek tetkikinden sonra tüm delillerin CMK"nın 217. maddesi gereğince duruşmada tartışılmasından sonra silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu arasındaki geçitli suç ilişkisi de gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kanuna aykırı, katılan vekili ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma gerekçesine mevcut delil durumuna ve müsnet suçların niteliğine göre sanığın tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.