Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 6.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.09.2006 gün ve 2004/180-2006/406 sayılı kararın incelenmesi davalılardan A.G..ve Z. D.. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 05.02.2008 gün ve 2007/864-2008/1165 sayılı ilamı ile, “...Dava, taşınmaz üzerinde oluşturulan muhtesatın tespiti istemine ilişkindir. Davacı, tarafların murisi adına kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan iki ayrı binadan altında dükkân bulunan binadaki üç adet dairenin davacıya ait olduğunun tespit edilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece, dava kabul edilmiş, karar davalılardan Z.. D.. ve A.. G.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava türü olarak tespit davaları hakkında usul kanunumuzda bir düzenleme bulunmamakla birlikte, istisnai hallerde bu tür davaların da açılabileceği Yargıtay İçtihatları ile kabul edilegelmektedir. Bu dava türünden amaç bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının belirlenmesidir. Ancak; bu belirlemenin yapılmış olmasının tek başına sonuç doğurabileceği hallerde bu tür davayı açmakta hukuki yararın varlığından söz edilir. O halde, bir dava ile istenilen hususta verilecek karar belli bir sonuç doğurmayacaksa o davayı açmakta hukuki yararın bulunmadığı kabul edilir. Dava açmakta hukuki yararın bulunup bulunmadığı hâkim tarafından kendiliğinden gözönünde bulundurulur. Diğer dava şartları gibi bu şartın bulunup bulunmadığını değerlendirecek hâkim, hukuki yarar yokluğu halinde işin esasına girişmeksizin davayı reddedecektir.
Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma diğer dava türlerinden birinin de açılmasını gerektiriyorsa o zaman, tespit davası açmakta hukuki yararın varlığı düşünülemez. Uygulamadaki yerleşmiş ifadesi ile "eda davası açılacak hallerde tespit davası açılamaz". Zira, öteki tür davaların hepsinin içinde tespit öğesi de vardır. Mahkeme önce tespiti yapıp sonra yaptırıma karar verecektir. Bu düşüncenin devamı olarak, açılacak bir davada veya halen devam etmekte olan bir davada, iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular içinde tespit davasının açılamayacağının kabulü gerekir.
Somut olayda, dava konusu 139 ada, 22 parsel nolu taşınmazın cinsi tapuda "Avlulu kagir 4,3 katlı iki ev" olarak yazılıdır. Davacı bu iki binadan altında dükkân bulunan binanın dükkân üzerinde bulunan üç adet dairenin kendisine ait olduğunun tespitini istemektedir. Ne var ki burada yapılacak olan tapu iptali ve tescil davası açmaktır. Bu nedenle davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddedilmesi gerekirken, davanın esasının incelenmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar A. G.. ve Z.D.. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ortak miras bırakandan taraflara intikal eden taşınmaz üzerindeki binalardan birinde bulunan üç adet bağımsız bölümün davacıya ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, işin esasına geçilmeden önce, temyize konu direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup, olmadığı hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu ve varılan sonuç şudur:
Görülmekte olan davadan daha önce, davalılardan A. G.. tarafından, görülmekte olan davanın davacısı ile davalılarından R. G.. aleyhine, görülmekte olan davaya konu üç bağımsız bölümü de kapsayacak şekilde ecrimisil davası açılmış; o davaya ilişkin dosya bozmadan önceki aşamada Yerel Mahkemece getirtilip, incelenmiş ve içeriği duruşma tutanağına geçirilmiştir.
Yerel Mahkeme, tarafların delillerini topladıktan sonra, ecrimisil konusundaki önceki dava dosyasından da söz ederek davacı iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu bağımsız bölümlerin davacı tarafından yapıldığının tespitine karar vermiştir.
Bir kısım davalıların temyizi üzerine, Özel Daire, eda davası açılması gereken hallerde tespit davası açılamayacağı; bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular için de tespit davası açılmasının mümkün olmadığı, somut olayda davacının dava konusu bağımsız bölümlerle ilgili olarak tapu iptali ve tescil davası açması gerektiği, dolayısıyla, eldeki tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddi gereğine işaretle kararı bozmuştur.
Bozmadan sonra, davacı tarafından taşınmazla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açılmış ve bu husus, eldeki davanın dosyasına verilen dilekçeyle bildirilmiştir.
Yerel Mahkeme, bozmadan sonra davacı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasına da dayanmak suretiyle, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu gerekçe göstererek, önceki kararında direnmiştir.
Açıklanan bu duruma göre; temyize konu karar, gerçekte bir direnme kararı değil; bozmadan sonra ortaya çıkan yeni bir olgu (ortaklığın giderilmesi davası) da gözetilmek suretiyle, önceki kararda dayanılmayan yeni bir gerekçeye dayalı olarak verilmiş, yeni bir hüküm niteliğindedir.
Bu durumda, temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir. Yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Açıklanan gerekçeyle, davalılar Ayşe Gülle ve Zeliha Denizdurduran vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazların incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 15.07.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.