4. Hukuk Dairesi 2020/1479 E. , 2021/2039 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacı ile dava dışı ...’nun 31/10/2020 tarihinde evlendiklerini, müvekkilinin müşterek ikametgahı 25/08/2012 tarihinde terk ederek eşi ...’a karşı Küçükçekmece 4. Aile Mahkemesinin 2012/754 esasına kayıtlı boşanma davasını 07/09/2012 tarihinde açtığını, dava dışı eş ...’un boşanma davasının sonuçlanmasıyla birlikte ödemek zorunda kalacağı tazminatları, katkı ve artış payı bedellerini ödememek ve tahsilini engellemek amacıyla evlilik birliği içinde edinilmiş olan davaya konu meskeni 29/08/2012 tarihinde annesi olan davalı ...’na 36.500,00 TL bedelle satış göstermek suretiyle muvazaalı olarak devrettiğini, davalı ... ve dava dışı eşinin halen aynı evde oturmaya devam ettiklerini, tapuda gösterilen bedelin piyasa değerinin altında olduğunu belirterek, muvazaa nedeniyle taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile dava dışı eş ... adına tapuya tesciline karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; henüz boşanmanın gerçekleşmediğini, müvekkilinin eşi ...’e ait taşınmazın ölümü ile miras yoluyla müvekkili ve iki çocuğuna intikal ettiğini, müvekkili ve diğer oğlu ...’un miras paylarını bedelsiz olarak dava dışı ...’a devrettiklerini, ...’un taşınmazı miras ve bağış yoluyla edindiğinden evlilik birliği içinde edinilmediğini, daha sonra müvekkili ... ve ...’un paylarını geri almak istemeleri üzerine bedelsiz olarak ... tarafından müvekkili ...’ye devredildiğini, dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın miras yoluyla intikal ettiği, mirasçıların anlaşması üzerine önce davacının eşi olan dava dışı ...’a, daha sonra davalıya devredildiği, devir işlemlerinin miras taksimi niteliğinde olduğu, her iki işlem muvazaalı ise de dava konusu taşınmazın mülkiyetinin dava dışı ...’a miras yoluyla geçmesi nedeniyle davacının katkı payı alacağının bulunmadığı, davacının muvazaa iddiasının ise tasarrufun iptali davasına konu olabileceği, dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş bir alacağın da olmaması nedeniyle davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesine göre açılmış muvazaa nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1) Kural olarak 3. kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3. kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. TBK’nın 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir.
Davacının bu davadaki amacı, alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK’nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Bu tür davalarda dava değerini, davacının alacağının miktarı ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturur. Dava değeri ise yargılama sonunda hükmedilecek harç, vekalet ücreti gibi yargılama giderlerinin hesabında esas alınır.
Somut olayda; davanın 1.000,00 TL değer gösterilmek ve harçlandırılmak suretiyle açıldığı, yargılama sırasında yapılan keşif sonucunda taşınmazın dava tarihindeki değerinin 89.699,55 TL olduğunun saptandığı, ancak davacının alacak miktarı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harç tamamlattırılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Kanun’un 120. maddesine göre, davanın başında yatırılması gereken ve harcın da dahil olduğu avansın eksik olduğunun anlaşılması halinde, mahkemece davacıya eksikliği tamamlaması için iki haftalık süre verilir, harç eksikliğinin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Kanun, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun (temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın) mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür. Aynı Kanun’un 30. maddesinde ise; "Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150 nci maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır."" düzenlemesine yer verilmiştir.
Hâl böyle olunca mahkemece; davacının kesinleşen alacağı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harcın tamamlattırılması için davacıya süre verilmesi, yatırılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, tamamlandığı takdirde davaya devam edilerek işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, gerekli harç alınmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, harç eksikliği kamu düzenine ilişkin olduğundan bozma nedenidir.
2) Bilindiği gibi, iptal ve tescil davalarının taşınmazın kayıt malikine karşı açılması zorunludur. Nitekim eldeki dava da kayıt maliki ...’ye karşı açılmıştır. Ancak, davacının talebi ve somut olayın özelliği itibariyle muvazaa iddiasının incelenebilmesi için, davalı ile dava dışı eş ... arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur. Ne var ki, davacının eşi ... yargılamada davalı sıfatı ile yer almamıştır. Davacı ile dava dışı ... arasındaki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulabilmesi için taşınmazı davalı ...’na devreden ...’nun da davalı sıfatıyla davada yer almasının zorunlu olduğu gözetilmeksizin sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 31/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.