"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “
“takibin taliki veya iptali”
” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.11.2007 gün ve 2007/892 E.-1077 K. sayılı kararın temyiz incelemesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 18.01.2008 gün ve 2007/22317 E.-2008/534 K. sayılı ilamı ile;
(...Tebligat Yasası"nın 21. ve Tüzüğün 28.maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri adreste bulunmaz iseler, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir veya memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de, bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur. (Yargıtay HGK.nun 29.12.1993 tarih, 1993/18-778-876 sayılı kararı)
Somut olayda, muhatabın adreste bulunmama sebebi komşudan sorulmuş, ancak, imzası alınmadığı gibi imzadan imtina ettiğine dair bir beyanda tevsik edilmemiştir. Bu haliyle yapılan tebligat usulüne uygun olmadığından şikayetin kabulü yerine yazılı şekilde reddi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, takibin taliki veya iptali istemine ilişkindir.
Davalı alacaklı tarafından, davacı/borçlu aleyhine, 08.07.2007 keşide tarihli, 9.000,00-YTL bedelli çeke dayanılarak, işlemiş faiz ve ferileri ile birlikte toplam 9.695,91-YTL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe girişilmiş, borçluya örnek 163 ödeme emri, Tebligat Kanununun 21. maddesine göre 18.07.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davacı borçlu, takipten 13.08.2007 tarihinde haberdar olduğunu, tebligatın Tebligat Kanununun 21. maddesine göre usulüne uygun olarak yapılmadığını belirterek, tebligatın iptali ile tebliğ tarihinin 13.08.2007 tarihi olarak düzeltilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı alacaklı, tebligatın usulüne uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; borçluya ödeme emrinin Tebligat Kanununun 21. maddesine uygun olarak yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; Tebligat Kanununun 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesine göre, muhatabın çarşıda olduğu ve adresin kapalı olması nedeni ile muhtara tebliğ edilerek, muhatabın kapısına ihbarın yapıştırıldığı, imzadan imtina eden karşı komşuya haber verildiği, dolayısı ile tebligatta bir usulsüzlüğün bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davacı borçluya yapılan tebligatın geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “
“Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina”
” başlıklı 21.maddesinde; “
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”
” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “
“adreste bulunmama”
”, diğeri ise “
“tebellüğden imtina”
” dır.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “
“Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.”
” hükmü öngörülmüştür.
Burada Tüzüğün 28.maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “
“tahkik etme”
” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hâkim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.
Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28.maddesinin 2.,3.,4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Tüzüğün 28.maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “
“tevsik edilmeden”
”, Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.
21.maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.1965 gün ve E:2/793 K:366, 16.09.1981 gün ve E:7/2371 K:604, 29.12.1993 gün ve E:18/778 K:876, 08.10.1997 gün ve E:2/499 K:783 ve 02.06.1999 gün E:1999/18–
–480 K:1999/486, 25.01.2006 gün ve E:2005/2- 772 K:2006/17 sayılı kararlarında da istikrarlı bir biçimde benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; ödeme emrinin tebliğ belgesine, muhatabın çarşıda bulunması nedeniyle adresin kapalı olduğu, Tebligat Kanununun 21. maddesine göre muhtara tebligat evrakının bırakıldığı, muhatabın kapısına ihbarın yapıştırıldığı ve imzadan imtina eden karşı komşusu Murat Yaylalı"ya haber verildiği hususları şerh edilmiş ve tebliğ memurunca imzalanmıştır.
Görüldüğü gibi tebliğ memurunca, davalının gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebini komşusundan soruşturarak, “
“muhatabın çarşıda”
” olduğu yönündeki beyanını tebliğ belgesine yazarak, beyanda bulunanın imzadan çekinmesi nedeniyle bu ciheti de şerh ve imzası ile tasdik edildikten sonra; ödeme emrinin muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlanmıştır.
Böylece, Tebligat Tüzüğü’nün 28.maddesinin birinci fıkrası hükmü aynen yerine getirilmekle; ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ işlemi, kanun ve tüzük hükmüne uygun yapıldığından, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı 18.07.2007 tarihin, ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ tarihi olduğu kanaatine varılmıştır.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 01.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.