4. Hukuk Dairesi 2021/9661 E. , 2021/2036 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Davacı ... AŞ vekili Av. ... tarafından, davalı ... aleyhine 01/11/2017 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen 08/10/2019 günlü kararın istinaf incelenmesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (tüketici mahkemesi sıfatıyla) 08/10/2019 tarih, 2017/541 esas, 2019/334 karar sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen 17/02/2020 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü;
-K A R A R-
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı tarafından dava dışı zarar görene ödenen tazminatın davalı sigortalıdan rücuen tazminine ilişkindir.
Davacı ... vekili; müvekkiline trafik sigortalı, davalı adına kayıtlı motosikletin dava dışı 211 promil alkollü sürücünün seyri esnasında direksiyon hakimiyetini kaybederek park halindeki bir araca çarparak sebep olduğu kazada, motosiklette yolcu olarak bulunan ve %20 oranında maluliyeti bulunan dava dışı Efsun Şentürk’e tazminat ödediğini belirterek, sigortalı aracın alkollü olarak kullanılması nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 250.784,64 TL nin sigorta âkidi olan davalıdan rücuen tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; kazaya karışan aracın maliki olsa da üzerinde fiili ve ekonomik hakimiyeti bulunmadığını, çalıştığı işyeri sahibinin motosikleti kendisine devrettiğini, kaza tarihinde motosikleti kullanan ...’un patronunun kuzeni olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davalının işleten sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94. maddesi gereğince sigorta ettiren davalının araç işleteninin devrini 15 gün içinde sigortacıya bildirmesi gerektiği, somut olayda işletenin değiştiğinin sigortacıya bildirildiğinin iddia ve ispat edilmediği, sigorta sözleşmesinin tarafı olan davalının sigorta poliçesinin ve sigorta genel şartlarının kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmekle yükümlü olduğu ve davalıya husumet düştüğü, davacının istinaf itirazının bu nedenle yerinde görüldüğü, bu durumda ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmesi nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın karara uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Öncelikle bölge adliye mahkemesinin dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair verdiği kararla ilgili usul hükümleri gözden geçirilmelidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi gereği, 6 alt bent halinde sayılan usule ilişkin ilk derece mahkemesi kararları bölge adliye mahkemesince, mahkeme kararının esasını incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. Maddede sayılan durumlar çok temel usûl hataları olarak karşımıza çıkmaktadır. İlgili maddede 6 bent olarak sayılan bu hususların tümünün ortak özelliği, bu hatalar sonucunda gerçek bir ilk derece yargılamasının yapılmamasıdır. Bu hallerde bölge adliye mahkemesi ise bir yargılama yapmamakta, sadece denetim görevi yapmaktadır. Zira esastan inceleme yapılması demek yargılama yapılması demek olup, bölge adliye mahkemesinin duruşmasız ve esasa girmeksizin usule ilişkin olarak verdiği bu yöndeki kararları ise kesindir.
6100 sayılı Kanunun 353. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendinde ifade edilen “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” hali de önemli bir usul eksikliği niteliği taşıdığından, bölge adliye mahkemesine dosyanın esasını incelemeden kararı kesin olarak kaldırma yetkisi tanınmıştır. 28/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun’un 35. maddesiyle (6) numaralı alt bent “mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” şeklinde değiştirilmiştir. Delillerin hiçbirinin toplanmadığı veya gösterilen delillerin hiç değerlendirilmediği gerekçesi ile verilen kaldırma kararlarına kesinlik tanınmasının sebebi; davanın esasına ilişkin olmayan, yargılama usulüne ilişkin açık ve ağır nitelikteki böyle bir ihlalin tespitine rağmen söz konusu ihlal giderilmeksizin ilk derece mahkemesinin kararında ısrar etmesinin önüne geçmek suretiyle davaların uzamasını ve mahkemelerin iş yükünün çoğalmasını engellemektir.
Yukarıda belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde temyize konu karar incelendiğinde; ilk derece mahkemesince taraf delilleri toplanarak yapılan yargılama sonucunda davalının işleten sıfatının bulunmadığından, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararını istinaf incelemesine tabi tutan bölge adliye mahkemesi ise yargılamanın esasına ilişkin olan husumet konusunu inceleyip değerlendirme yaparak davacının istinaf başvurusunu kabul etmiştir. Şu halde, eldeki davada ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin hiç toplanmadığından veya hiç değerlendirilmediğinden bahsedilemeyeceği gibi, dava dosyasının esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadır. Bu nedenle bölge adliye mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca buna bağlı olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğundan da söz edilemez.
Şu halde; davacının istinaf başvurusu kabul edilmiş olmakla HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca işin esasının bölge adliye mahkemesince incelenip karara bağlanması gerekirken, Kanun’da bulunmayan bir gerekçe ile dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda gösterilen sebeple HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 31/05/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.