14. Hukuk Dairesi 2016/17878 E. , 2017/8916 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : ... v.d.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.12.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 18.07.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.11.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalılar vekili Av. ... . geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, ... 07/02/1989 tarih, 2084 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile ... Parseli ..."dan satın aldığını, taşınmazın üzerinde ...nin şerhi olduğunu, ..."nin şerhini kaldırmak, taşınmazın tapusunu üzerine alabilmek için girişimlerde bulunmuş ise de muvaffak olamadığını, ancak inşaat yaptırmadığını, satış vaadinde bulunan... 2000 yılında vefat ettiğini, ancak o zaman da taşınmaz üzerinde ... şerhinin var olduğunu, bu nedenle tapudan ferağ işlemi yapılmadığını, davalılar satış vaadinde bulunanın mirasçıları olduğunu, davalıların aynı zamanda davacının anne bir kardeş olduğunu, davalılar taşınmazın davacıya ait olduğunu bildiğini bildirerek dava konusu .... bulunan 2418 ada 4 parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, BK"nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımının dolduğunu,taşınmazı davacının kullanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların zilyetliğinin davacı tarafda olmadığı, bu nedenle davanın BK"nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle, davacının aynı yer ile ilgili ... Mahkemesine 1989/824 Esas no ile açtığı davanın feragati nedeniyle 1990/1031 Esas, 1991/232 Karar sayılı ilamla reddine karar verildiği, bu kararın davacı yönünden kesin hüküm oluşturduğu, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı, davaya konu taşınmazın dava tarihi itibariyle davalılara intikalinin yapılmadığı ve davalıların mirasbırakanı adına tapuya kayıtlı olduğu, satılamaz şerhi bulunan taşınmazın satış vaadi ile satılamayacağı ve satış vaadi sözleşmesinin geçerli olmadığı, davacının davasını ve iddialarını ispatlayamadığı tüm dosya kapsamı ile belirlendiğinden nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Somut olayda; davacı ... Mahkemesine 1989/824 Esas no ile açtığı davadan 27.03.1991 tarihli celsede "Bozma ilamı içeriğine göre davadan feragat ettiğini" bildirdiğinden hakkın özünden feragat etmediği anlaşılmaktadır. Dosya içeriğinden ve tanık beyanlarından davacının taşınmazda zaman zaman fidanlar diktiği, taşınmaz üzerinde bulunan molazları ve taşları ayıklatarak tasarrufta bulunduğu taşınmazın davacıya teslim edildiği anlaşılmıştır. Davalılardan ..."ın 21.08.2009, ... ve ..."ün 03.08.2009 ve ..."ın 16.10.2009 tarihli vekaletnameler ile davacının eşine dava konusu taşınmazı davacıya satma konusunda yetki verdiği anlaşılmıştır. Taşınmazın satın alanlara teslim edildiği anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru değildir. Aynı zamanda davalı hakkın özünden feragat etmediğinden kesin hüküm nedeniylede davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Taşınmaz tapuda muris ... adına kayıtlı olduğundan satış vaadi sözleşmesi de muris ile yapıldığından tapu iptal ve tescil hükmü kurulabilmesi için taşınmazda intikal yaptırılmasına da gerek yoktur.
Mahkemece işin esası incelenerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiş, karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA,1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.