17. Hukuk Dairesi 2015/9976 E. , 2018/2833 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; 18/03/2010 tarihinde davalı ... sevk ve idaresinde bulunan aracı ile geri geri ters istikamete doğru hareket ederken sağ tarafta bulunan yüksek kaldırım tarafına aracının sağ tarafı ile müvekkili ... ile ..."e çarptığını ve her ikisinin ağır şekilde yaralandığını, olaydan sonra müvekkilinin dalağının alındığını belirterek 40.000,00-TL manevi tazminat ve 15.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınmasını talep etmiştir.Davalı ... Sigorta A.Ş vekili; açılan davayı kabul etmediklerini, kazanın kendileriyle bir alakasının olmadığını, kendileri açısından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, açılan davanın kısmen kabulü ile; maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile hesaplanan 87,00-TL tazminatın olay tarihi olan 18/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, takdiren 20.000,00-TL tazminatın olay tarihi olan 18/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faziyle birlikte davalılar ... ve ...’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiş; hüküm, davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı 1.820,00TL olup, hükmedilen maddi tazminat miktarı 87,00 TL olduğundan karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay"ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Açıklanan nedenlerle maddi tazminata ilişkin hükmün kesin olması nedeni ile davalı ... vekilinin temyiz isteminin maddi tazminat yönü ile reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ... vekilinin sair temyiz isteminin, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz isteminin, reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Davacı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde,
Dava Borçlar Kanunu"nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücünün kaybı nedeniyle maddi tazminat ve BK 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı taraf, trafik kazası sonucu yaralanması nedeni ile daimi maluliyete uğradığını ileri sürmüş, mahkemece Kahta Devlet Hastanesi’nin davacının hastaneye 19.03.2010 tarihinde giriş yaptığı, 24.03.2010 tarihinde şifa ile tkaburcu olduğuna dair epikrizi esas alınarak ayrıca maluliyete ilişkin bir rapor alınmaksızın, 6 gün hastanede kalma süresine ilişkin geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanarak, belirlenen maddi tazminata hükmedilmiştir.
“Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK"nın 46. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Sözkosu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Somut olayda davacının yaralanmasına ve dalağının alınmasına neden olan kazaya bağlı maluliyetine ilişkin olarak maluliyet oranı, kaza tarihine göre yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak belirlenmemiş olup yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak davacının çalışma gücü kaybı oranının belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
4-Davacı taraf, davacı ...’nın, Kahta Meslek Yüksekokulu 2. sınıf öğrencisi olduğunu belirterek maddi tazminat talebinde bulunmuştur.Mahkemece davacının öğrenci olup olmadığı hususunda araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle davacının gelirine ilişkin olarak yapılan araştırma yetersizdir. Maddi tazminatın doğru biçimde hesaplanabilmesi bakımından, davacının net gelirinin doğru biçimde saptanması önem taşımaktadır. Mahkeme tarafından hükme esas alınan 22.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda, davacının gelirinin, asgari ücret esas alınarak hesaplama yapıldığı; mahkemece, davacının gelirinin asgari ücret olarak kabulüne ilişkin hesabın yerinde bulunduğu gerekçesiyle, hükümde belirtilen maddi tazminata karar verildiği görülmektedir.Bu durumda mahkemece, davacının öğrencilik durumunun araştırılması, ilgili yüksekokuldan davacıya ait öğrenim bilgilerinin istenilmesi, davacının öğrenci olduğunun tespit edilmesi halinde, mezun olduğunda mesleğine göre emsal gelir araştırma yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından mezuniyetinden itibaren ne kadar sürede iş bulabileceği, emsal gelirin ne kadar olduğu, mesleğine göre yılın tamamında çalışıp çalışamayacağı gibi hususların sorulması, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının gerçek gelirinin tespiti ile sonucuna göre hesaplama yapılması gerekirken yetersiz araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
5-Davalı ...’ün temyiz isteminin incelenmesinde;2918 sayılı KTK"nın hükümlerine göre, trafik kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasa"nın 3. maddesinde, "İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere İşlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun"un 85. maddesinde ise, "Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.Somut olayda, aracın kayden maliki davalı ... olup, davalı, aracın kazadan önce dava dışı ...’ya ... 4. Noterliği tarafından tanzim edilen 16.12.2009 tarihli kira sözleşmesi ile 1 yıllığına kiralanmış olduğunu savunmuş ve buna ilişkin olarak kira sözleşmesini delil olarak ibraz etmiştir. Sözleşme uyarınca davalı ...’ün işleten sıfatının bulunmadığının kabulü ile bu davalı yönünden davanın manevi tazminat yönü ile reddi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz isteminin maddi tazminata ilişkin verilen hükmün kesin olması nedeni ile reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı ... vekilinin sair temyiz isteminin reddine, (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...’ün temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ... ve ..."e geri verilmesine, 21.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.