20. Hukuk Dairesi 2016/4193 E. , 2017/8432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Orman Yönetimi, Karabucak Mahallesinde bulunan 4290, 4292, 4294, 4296, 4298, 4300 ve 4302 parsel sayılı sırasıyla 397,48 m², 396,51 m², 387,78 m², 464,19 m², 411,03 m², 420,73 m² ve 401,60 m² yüzölçümündeki taşınmazların, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldıklarını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescillerini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne ve dava konusu 4290, 4292, 4294, 4298, 4300, 4302 ve 4296 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davalı ..."ın temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/02/2015 gün ve 2015/28-152 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında: "...Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. 6831 sayılı Kanunun 1/İ bendindeki zeytinlikler ile 3573 sayılı Kanun hükümlerine göre orman rejimi dışına çıkarılıp kişiler adına tapulanan yerler orman sayılmaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/02/2008 gün ve 2008/20-157 E. - 2008/194 K. sayılı kararında da delicelik ve yabani zeytinlerin asli orman ağacı olup, ancak, 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” hükümlerine göre yetkili makamlarca karar verilmesi ya da verilen bu karar uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yerin orman sayılmayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1948 yılında orman tahdidi yapıldığı, 1958 yılında orman sınırları içinde kalan deliceliklerin 3573 sayılı Kanun ile tevzi edildiği ve kişiler adına tapuların oluştuğu, zeytincilik tapularının 1979 yılında tapulamada revizyon gördüğü ve kişiler adına tespitlerin yapıldığı, 1991 yılında kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına ilişkin tutanaklarından ise 3573 sayılı Kanun ile tevzi edilen ve kişiler adına tapu kaydı oluşan taşınmazların zeytincilik parsel numaraları belirtilmek suretiyle orman sınırları dışında bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Orman Yönetiminin aynı mevkide bulunan 277 ada 1, 272 ada 1, 202 ada 297, 4291, 4295, 4299, 4301, 4303, 4305, 4290, 4292, 4294, 4296, 4298, 4300, 4302, 4289 ve 4304 sayılı parsellere yönelik aynı iddiayla mahkemenin 2013/27, 26, 41, 23, 28 ve 23 Esas sayılı dosyalarında dava açmış olup dava sonucu mahkemece verilen hükümlerin temyiz incelemesi aynı gün yapılmıştır. Temyiz incelemesi yapılan tüm dosyalarda hükme dayanak orman ve fen bilirkişi raporunda zeytincilik parsel sınırı, tapulama parsel sınırı ve aplikasyon sonucu belirlenen orman hattı farklı olarak gösterilmiş olması nedeniyle çekişmeli taşınmazların 3573 sayılı Kanun kapsamında tevzi edilen yerlerden olup olmadığı konusunda tereddüt oluşmuştur.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır…sınırlama tutanakları,
ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazların orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası ve zeytincilik paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, çekişmeli taşınmazların 3573 sayılı Kanun kapsamında tevzi edilen yerlerden olup olmadığı kesin olarak belirlenmeli, aynı iddiayla dava konusu edilen parsellerin tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve açıklamalı kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir..." hususlarına değinilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1948 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 1991 yılında ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Yörede 1958 yılında 3573 sayılı Kanun ile tevzi çalışması yapılmış, 1979 yılında ise tapulama yapılarak kesinleşmiştir.
Çekişmeli parseller 2664 sayılı tapulama parselinden ifrazen oluşmuştur. 2664 sayılı parsel ise Mayıs 1978 tarih 30 sıra numaralı (48 numaralı zeytincilik parseli) zeytincilik tapusu uygulanmak suretiyle zeytinlik niteliğiyle kişiler adına tespit edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit tutanaklarına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada, çekişmeli taşınmazların yörede 1948 yılında kesinleşen orman tahdidi içinde iken, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre kişilere verilerek tapuya bağlanan 48 nolu zeytincilik parselasyon sahasında kaldığı anlaşıldığından 6831 sayılı Kanunun 1/I ve 3573 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince 1991 yılında kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde çalışmasında taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı gözetilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı Orman Yönetiminin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 26/10/2017 günü oy birliği ile karar verildi.